Details
Nothing to say, yet
Big christmas sale
Premium Access 35% OFF
Details
Nothing to say, yet
Comment
Nothing to say, yet
Ramazan Altın Işık welcomes viewers to his podcast channel and discusses the topic of facing challenges in life. He emphasizes the importance of expressing oneself verbally or in writing to overcome internal struggles. He also mentions his blog and website, which focus on similar topics. Ramazan talks about the instinct to retreat to our comfort zones when faced with difficulties and explains the need to push through and continue the journey. He shares the story of Hannibal Barca, a Carthaginian general who faced immense challenges but never gave up. Ramazan encourages listeners to adopt the mindset of never turning back when they encounter obstacles on their chosen path. Altyazı ekleyen ve yorumladığı için teşekkürler. Evet merhabalar ben Ramazan Altın Işık bir mücadeledir yaşam kanalımıza hoş geldiniz. Podcast kanalımızın yaklaşık 6. bölümünü çekeceğim. Kanalı kuralı 2. gün oldu. Bu 2. günde biraz yine spontane gelişen bir konu hakkında sizlerle konuşacağım. Ondan önce tarihciler 12 Eylül Salı'yı gösteriyor saat 8 sabahın 8'i. Herkes sabah kalkmış işine doğru gitmeye hazırlanıyor. Ben de kız kardeşimi okula bıraktım geldim ufaklık kahvaltı yaptım ve sabahki rutinim olan podcastı çekmeye karar verdim. Beni sabah saat 8'inde bu ses kaydını yapmaya giden dürtü ise kendi meramımı anlatabilmeye olan ihtiyacım. Kendimi bir şekilde bile olsa hani bu podcastı belki kimse dinlemeyecek. Belki çok az kişi dinleyecek. En azından bir kişinin bile duyması ya da kendini bir şekilde ifade edebilmenin vermiş olduğu o rahatlığı yaşamak istiyorum. Zira hani bir araştırmalara göre kendini sözlü ya da yazılı bir şekilde ifade edenler içindeki o içsel problemleri ya da sıkıntıları da bir şekilde ortadan kaldırıyor. Yani eğer içsel olarak bir motivasyon eksikliği ya da içsel olarak bir bunalım yaşıyorsak bunu bir şekilde sözlü ya da yazılı ifade etmemiz gerek. Bu arada zaten benim bir blog sitem de var bir web sitesi de hazırladım kendime. Deş görünüşü çok böyle basit geliyor olabilir. Ancak gayet baya bir yazı da yazdım oraya. Aşağı yukarı bir 20 yazı var orada. Her günde düzenli olarak yazıyorum. Yazılarımın konusu da aşağı yukarı bu podcast kanalında çektiklerimle çektiğim, değindiğim konularla hemen hemen aynı. Onun web sitesini de ilerleyen podcast kanalında sizlere ilerleyen podcast kanalında ilerleyen videolarını da tekrardan açıklayacağım. Şunu söyleyeyim, ben bugün değineceğim bir konu hakkında kaydı çekmeden önce herhangi bir belirlemede bulmadım. Hangi konuda konuşacağıma karar vermedim. Ancak şunu söyleyeyim, şundan bahsedebilirim. Bugünkü anlatacağım kaydın konusu yaşadığımız, karşılaştığımız zorluklar ve ona karşı aldığımız aksiyon üzerine olacak. Dediğim gibi bu kanalın da yine başında bahsettiğim gibi kanalın adı Bir Mücadele Bir Yaşam. Adından da anlaşılacağı üzere kanalda değineceğim konular, zorluklar, hayatımızda karşılaştığımız çeşitli zorluklar ve ona karşı geliştirdiğimiz inanışlarımız, özdisiplin, kendi potansiyelimizi keşfedebilme bunun üzerine olacak. Dediğim gibi insan belli bir dönemlerde ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Bu ikisel duygular olabilir, ikisel durumla alakalı olabilir ya da dışsal etkilerle alakalı olabilir. Ve bu karşılaştığı zorluk neticesinde beynimizin bir bölümü bize o duygusal duyguları yöneten bir bölüm var. Çok psikolojik bir şey, bir dertlik bile dahil anlatmayacağım. Ancak insanların beyninde yapılan araştırmalara göre, insan beyninde duyguları yöneten bir bölüm var. Bizde korku, arzu ve öfkeleri yöneten bir bölüm var. O bölüm esasında limbik sistem denilen bir sistemin parçası olan amigdala. Beynimizde yaralan bu amigdala parçası, hayata karşı karşılaştığımız o zorluklar, o zorluklara karşı bizi hayata tutabilmek için belli bir korku, belli derecede bir korku şeyi geliştiriyor, korkmamızı sağlayacak bir takım hormonlar salgılıyor. Hepimizin dediğim gibi hayatımızda belli noktalarda bir korkuları var, bir karşılaştığı belli endişeleri var. Ve bunlara karşı beynimizin bir bölümü o korku anında bize geri plana çekinmemizi söylüyor. Yine psikoloji disiplininde bir kural vardır. İnsan bir hayatta kalma dürtüsü anında, bir korkuyla karşılaştığında iki tepkiden birisini verir. Savaş ya da kaç. Ya savaşırsın, o korkularınla yüzleşirsin, korkunun üzerine gidersin, onlarla alakalı mücadele verirsin. Ya da kaçarsın. İşte o anda beynimizin bir bölümü size kaçmanızı söylüyor. Kaçmalısın, rahatlık alanına çekinmelisin. Çünkü bu ciddi bir zorluk, bunun üstesinden gelemezsin. Ve bunun üstesinden gelemeyeceğinden dolayı hiç girme. Dolayısıyla örnek veriyorum, bir faaliyetle hala bir faaliyet yapıyoruz. O anda güncel bir başarısızlıkla karşılaştık. Güncel bir eksi durumla karşılaştık. O arada beynimiz bir sinyal veriyor. Beyninizin bir kısmı size şu sinyali veriyor. Bırak, bu işi daha da zorlama. Çünkü yaparsan sana çok ciddi zarar vereceğini düşünüyorum. Onun yerine gel, rahatlık alanına çekil, komfor alanına çekil. İnsanoğlu da kim olursak olalım, hangi durumda hangi pozisyonda olursak olalım. Rahatlık alanına çekilmeyi çok seviyoruz. Konfor alanımızdan pek çıkmayı tercih etmiyoruz. İnternette kendini geliştirmek isteyen, kendini gerek kişisel gerekse profesyonel alanında geliştirmek isteyen bireylerin en çok aradığı konuların başında da konfor alanından nasıl çıkabilirim? Bu soru çok soruluyor. Bu konfor alanından çıkma mevzusu kanaatimce çok da kolay bir şey değil. Çünkü dediğim gibi bir bölüm bizde korkularımızdan dolayı bize geri çekilmemizi söylüyor. Bu noktada ben şuna inanıyorum. Ne olursa olsun, ne ile karşılaşırsak karşılaşalım bir şekilde mücadelemizi bırakmamalıyız, bırakmayacağız. O alanla alakalı yolu hiçbir şekilde değiştirmemeliyiz. Yolun ortasına bir ağaç devrilmiş olabilir. O ağaç devrilirse biz o ağacı ya üzerinden geçeriz ya ağacı parçalara ayırır, yoldan çıkarırız ya da o yolla alakalı bir patikadan geçeriz. Ancak aldığımız yolda gittiğimiz yolu değiştirmemeliyiz. Bu bir sektörle karşılaştığımız bir zorluk olabilir. Bir yerde karşılaştığımız zorluk olabilir. O zorluk evet olacak. O zorluğa karşı şunu diyemeyiz. Evet bu zorlukla karşılaştım, ben bunu yapamıyorum. Bu olmaz, bırakalım gitsin. Bunu yapmamalıyız. Çünkü burada şöyle bir şey var. Bir kararı alıyorsak hayatımızda, o kararda ne gibi zorluklarla karşılaşırsak karşılaşalım, onu devam ettirmeliyiz. Çünkü biliyoruz ki bir zamanda, çok uzak da olmayacak bir gelecekte biz onun faydasını alacağız. Biz onun güncel sonucunu göreceğiz. Burada benim de çok saygı duyduğum bu tarz konularda gerek ya askeri tarihi kişiliklerden ya da uzak doğu boks sporları yapan kişilerin verdikleri sözlerden. Verdikleri sözlerden örnek veririm. Benim de çok şey duyduğum, merak ettiğim bir kişilik var. Küçükken belgeselini izlemiştim onun. Hannibal Barca. Kendisi Roma İmparatorluğu'na karşı hakikaten savaşta alplerden silleri geçiren ve Roma'ya adeta bir kabusu yaşatan bir kartacalı general. Kendisi Roma ordusuyla savaşmak için Alplere kadar geliyor. Ta Kuzey Afrika'dan yola çıkıyor, Alplere kadar geliyor. Alplerde karşılaştığında karşısında koca bir dağ var ve arkasında siller var. O dönemin coğrafi şartlarına göre siller dağlardan geçebilmesi mümkün değil. Coğrafi ve fiziksel olarak o günün teknolojik şartlarında mümkün olan bir şey değil. Ve pek çok asker ona geri dönelim, savaşı devam ettirmeyelim, silleri zaten oradan geçiremeyiz. Hannibal Barca'nın Roma ordusuna karşı en büyük avantajı filler. O filler sayesinde orduya karşı ciddi avantaj elde ediyor. Ve pek çok asker ona geri çekilmesine devam etmemeliyiz, savaşa devam etmemeliyiz. Karşımızda koca bir alp dağları var ve biz bu alplerden silleri geçirmemiz mümkün değil. Gerçekten de öyle. Filler o kadar büyük hayvanlar ki o dönemin teknolojisinde zaten insanların erzakları var. M.Ö. 100'lerden bahsediyoruz. O dönemki teknolojide düşünün ki siz koca koca filleri patikalardan geçireceksiniz. O dar yollardan, dar yamaçlardan, o alplerin yamaçlarından filleri geçireceksiniz. O kadar insan yani. Arkanızda tek başına siz değilsiniz. Binlerce kişi var. İşte orada Hannibal Barca şunu söylüyor. Ya bir yol bulacağım, ya bir yol yapacağım ama asla aldığım yoldan geri dönmeyeceğim. Bu söz gerçekten beni bıçak gibi etkileyen bir söz. Ya bir yol bulacağım, ya bir yol yapacağım ama aldığım yoldan asla geri dönmeyeceğim. Yani bu başarılı insanların mantalitesini ortaya koyuyor. Ki gerçekten de bunu yapıyor. Alplerden filleri geçiriyor ve Roma ordusuna adeta bir kabusu yaşatıyor. Evet belki Roma ordusuna karşı son savaşını da kaybediyor. Ancak yaptığı şey o kadar büyük bir şey oluyor ki Roma tarihinde yıllarca konuşulacak bir şey oluyor. Ve Roma tarihinde en çok korkulan kişi oluyor. Ki gerçekten tarihte böyle örnekler var. Karşılaştıkları zorluklara karşı bu insanlar şu mantalikeyi geliştiriyorlar. Ben bu zorlukla karşılaştım. Ya ben bunu geçerim, ya ben bunu ortadan kaldırırım, ya da kaldırırım. Çünkü ekstra ikinci bir alternatif yok. İkinci bir geri dönüş gibi bir şey yok. Ki Barca da bunun çok güzel örneğini veriyor. Yani o söz bizde bir mihenk taşımız olmalı. Hani hayatımızda inanışlarımızı şekillendirirken bir de söz üstüne şunu demeliyiz. Biz bir yola girdik, bu yolda bir zorlukla karşılaştık. Bu zorluğu ya kaldıracağız ya da kaldırabilecek bir yol bulacağız ki devam edelim. Aksi takdirde bu yoldan geri dönemeyiz. Bu yoldan geri dönme gibi bir lüksümüz yok. Böyle ikinci bir alternatif seçeneğimiz yok. İşte hangi sektöre girersek girelim. Bir işe mi hazırlanıyoruz, bir sınava mı hazırlanıyoruz. Bir alanda bir pozisyona mı yükselmek istiyoruz. Kendimize şu soruyu soralım. Ben bunun için bir karar aldım, bunun için belli bir yola girdim. Evet bu yolda birkaç zorluklarla karşılaşıyorum ama ben bunu aşacağım. Bunu aşmak zorundayım. Bu yolda geri dönemem diyor. Ve ben buna inanıyorum. Dediğim gibi bu podcast'in konusunda gittiğimiz yolda öz disiplini kurmak isteyen bireyin o giden yolda karşılaştık zorluklara karşı, karşılaştığı o içsel ve dışsal zorluklara karşı yapacağı şey hiçbir zaman yoldan geri dönmemek, alacağı başarısız sonuçlara karşı yolunu devam ettirmek. Dediğim gibi bu podcast'in konusu genel olarak bunlarla alakalıydı. Aldığımız bir karar varsa o yolda ilerliyoruz. Hangi sonuçlarla karşılaşırsak karşılaşalım. Çünkü biz o kararı aldık ve sonuna gitmek zorundayız, gideceğiz. Dediğim gibi kendinize iyi bakın, sağlıcakla kalın.