baglanmayacaksın

You shouldn't blindly attach yourself to something. You shouldn't say you can't live without it. You can live because you're strong. No need for empty words. Don't love too much. If they love you less, you'll get hurt. And usually, they love you less than you love them. If you don't love too much, you won't hurt too much. If you don't possess too much, you won't feel like you belong. Don't even hold on to things too tightly. Act like they're not yours. And don't fear losing anything if you have nothing. Act like you can live without them. Don't have too many belongings. Be able to walk freely. If you must possess something, possess the places where the forks meet the sky. Possess the sky. The sun, the moon, the stars. Like the North Star. It will be your star. Say it's mine. If you must belong to something, belong to colors. Bağlanmayacaksın bir şeye öyle körü körüne. O olmazsa yaşayamam demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle o daha az sever seni. Senin onu sevdiğinden. Çok sevmezsen çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince çok ait de olmazsın hem. Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacakmışsın her bende. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeylere sahipleneceksen. Çataların gökyüzüyle birleştiği yerlere sahipleneceksin. Gökyüzüne sahipleneceksin. Güneşi, ayı, yıldızları. Mesela kuzey yıldızı. Senin yıldızın olacak. O benim diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir şeyle. Mesela gökyüzü hali senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan renklere ait olacaksın. Mesela törüncüye ya da pembeye ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp girecekmiş gibi. Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Uyuşundan tutarak.