göğe bakalım

We both rejoice. Let's look at the sky. Save my eyes that are constantly spent on these fleeting lights, sugar canes, baby teeth, suns, wild horses. Hold my cowardly hands at this intermediate stop. Jump over these houses, and these too. Let's look at the sky. We'll reach the next stop soon. Let's look at the sky. We say "someone wants to get off", the bus stops, we get off. This darkness is good like this, thanks to God. Let everyone sleep, it's good, they enjoy it. Thieves, police, hungry people, let them all sleep. Let everyone sleep, except you and me. When everyone is gone, we'll be here, we won't sleep. Anyway, we're homeless, anyway we'll cook on the streets. Leave me, let's look at the sky. I don't know what you have in these hands of yours. Let's look at the sky. I get İkimiz birden seviniriz. Göğe bakalım. Şu kaçamak ışıklardan, şu şeker kamışlarından, bebe dişlerinden, güneşlerden, yaban atlarından, durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar. Şu aramık durağını korkak ellerimi tut. Bu evleri atla, bu evleri de, bunları da. Göğe bakalım. Falancı durağı şimdi geliriz. Göğe bakalım. İnecek var deriz, otobüs durur, ineriz. Bu karanlık böyle iyi, aferin tanrıya. Herkes uyusun, iyi oluyor, hoşlanıyor. Hırsızlar, polisler, açlar, toplar uyusun. Herkes uyusun, bir seni uyutmam, bir de ben uyumam. Herkes yokken biz oluruz, biz uyumayalım. Nasıl olsa sağhoşyuz, nasıl olsa pişiririz sokaklarda. Beni bırak, göğe bakalım. Senin bu ellerinde ne var, bilmiyorum. Göğe bakalım. Tuttukça güçleniyorum, kalabalık oluyorum. Bu senin eski zaman gözlerin, yalnız gibi, ağaçlar gibi. Sularım ısınsın diye bakıyorum, ısınıyor. Seni aldım, bu sunturlu yere getirdim. Sayısız pencerem vardı, bir bir kapattım. Bana dönesin diye bir bir kapattım. Şimdi otobüs gelir, biner gideriz. Dönmeyeceğimiz bir yer be, başka türlüsü güç. Bir ellerin, bir ellerim yeter, belleyelim, yetsin. Seni aldım, bana ayırdım. Durma, kendini hatırlat. Durma, kendini hatırlat. Göğe bakalım.