Details
Nothing to say, yet
Big christmas sale
Premium Access 35% OFF
Nothing to say, yet
Ben İdil. Yücitalin Yerlisi'nde kaygılarımızı paylaşıyoruz. İstanbul'da sanat eserleri gördüm. Telefonumda 21 bin fotoğraf ve 1500 video var. İstifçiyim, her şeyi saklıyorum. Dijital istifçilik dezavantajlı olabilir, bilgileri unutabiliyoruz. Dijital faaliyetlerin çevreye etkisi var, karbon emisyonu oluşturuyoruz. Mailleri silmemek önemli, gereksiz maillerin listesinden çıkmamak tehlikeli olabilir. Her e-posta 4 gram karbon emisyonu oluşturuyor. Elektrikli otomobil 10 km yol gittiğinde 100 gram Ben İdil. Kaygılarımızı konuşurken zevk uşağı olmanın hakkını verdiğimiz, Sevdiğimiz içeriklerden bahsettiğimiz, Aslında sıradan bir sohbetimizi kaydettiğimiz, Yücitalin Yerlisi'ne hoş geldiniz. Ne haberdin, nasıl gidiyor? Harika, senin nasıl? Benim de harika gidiyor ama şu an gidiyor. Daha önceden yorgun ve yorucu bir haftaydı ama şu an çok iyi bence. Neden? Şöyle, konsantre İstanbul'daydım geçen hafta biraz yoğun geçti o yüzden. Çok güzel sanat eserleri gördüm. Yorucu ama güzel bir haftaydı. Paylaşımlarını gördüm, hiç görmez olur muyum? Sofyan Kelebek Ali. Sen tam bize yakışıyorsun. Fotoğrafların var mı başka paylaşmadığın? Bakabilir miyiz? Çok var. Belki videoya ekleriz buradan sonra. İnstagram hesabımızdan görebilirsiniz. Çok var. Fazlası haddini aşkın çok var. Hem iş sebebiyle hem de beğendiğim eserleri çektim. Ama telefonun hafızası izin verdiği sürede çektim. Hatta öyle ki hafta sonu telefonum hata verdi. Bir süre giremedim sonra telefonun ekranındaki uygulamalar gitti. Göremedim yani kayboldu. Teknik servise gittim diyorum ki uygulamalarım gitti bana yardımcı olun. Diyorlar ki nereye gitti? Gidemezler ki. Kötü bir fıkra. Gidemezler. Telefonun hafızasını tamamını kullanıyorsunuz. Haklılardı. Çünkü telefonda baktıktan sonra 21 bin fotoğraf, 1500 de video var. Yani 2019'dan falan 5 yıllık fotoğraf arşivi var. Benim 2019'a ait fotoğrafım yok. Ancak varsa annemde vardır yani. İnstagramımda bile yoktur diye düşünüyorum. Gerçekten mi? Ben sanırım biraz böyle nostaljiyi, maziyi seviyorum. Gerçek hayatımda da öyleyim yani. Ben çok şey saklıyorum. Bir sürü şey biriktiririm. Annemde hep kızar yani. Temizlik zamanları böyle gizli gizli toplar çöpe atacaklar. Bir de çöpleri bana attırıyor yani. Kendi anılarımı kendi ellerimle götürürken poşetin ucundan kağıdı fark ederim. Ben alırım annemle falan kavga ederdim bunlarla böyle diye. Sanırım o konuda biraz şeyim. Ne derler? Bence sen hem dijitalde hem gerçek hayatta gerçek bir istifçilik örneğisin. Yürüyen bir istifçi olduğunu düşünüyorum. İtiraf ediyorum istifçiyim. Evet dijitalde de istifçilik yapıyorum. Yani tek fotoğraflarda da böyle değil biliyor musun? Maillerim falan da çok dolu. Vakit bulamadığımdan mı yoksa önemsemediğimden mi? Ama bazı önemli mailler falan oluyor mesela ne bileyim. İndirim maili gelmiş onu saklıyorum 2 yıldır falan. O tarz şeyler. Sen de mail falan istifliyor musun? Ya da senin fotoğraf görevinde bu kadar dolu mu? Aslında ben de tam tersi. Ben gereksiz bulduğum şeyleri temizlemeyi çok seviyorum. Yani mailde daha çok hepsini komple siliyorum mesela. Okumadan bile sildiğim oluyor. Çok fazla şey kaçırıyorum. Kaçırma korkusuyla ben de mailleri silmiyorum. Diyorum ki işte hafta sonu döner bakarım. Güzel bir bültenmiş bu okurum falan diyorum. Silemiyorum. Bence senin istifçilik yapma sebebin işinden dolayı çok fazla mail alıyor olman. Mail trafiğine yakalanman. Bana gelecek olursak da ben fotoğrafta istifçilik yapıyorum bu arada. Ama mailde mesajda yapmıyorum. Yani bakmadan sildiğim çok oluyor. Bana bedava freestyle mesajları falan geliyor. Ne alaka anlamadım. Ne mesajı? Freestyle kumar gibi şey. Ha kumar kumar şey işte bot hesaplardan geliyor. Dolandırıcılar. Dolandırıcılar dikkat edin. Dizide dolandırıcılara dikkat edin. E öyle madem bu kadar fazla 20 bin fotoğrafı istifledin. Başka neyi istifliyorsun? Sosyal medyalarda kaydedilen gönderiler falan filan. Evet. Evet. Yani şimdi fotoğraflar var. Mailler var. Bunlardan bahsettik. Bir de Instagram'ın kaydetme özelliği de benim için bir cehennem. Sürekli böyle kaydediyorum ve geri dönüp hiçbir zaman bakmıyorum. İnteresim de öyle bir ben. Kaydetmişsindir ama geri dönüp bakmamışsındır. O tarz şeyler var. Başka neyi istiflerim? Bir tarzda düşünüyorum. Aslında bu kadar ya. Çok fazla değil. Kalem olarak az ama miktar olarak fazla. 20 bin fotoğrafa çıkacak kadar fazla. Mesela bu istiflediklerin, kaydettiklerin. Ne tür gönderiler, içerikler alıyor? Yemek tarzı mı? Mesela ben yemek tarifi istiflemeye bayılıyorum. Yani yapmayacak olsam bile o orada bulunsun bana güven veriyor. Çünkü bir daha aradığında o tarifi hani bire bir aynısını bulmuyorum. Tarif stopu gibi kullanıyorsun bir noktada aslında. Kesinlikle artık kimse not defterine yemek tarifi yazmıyor. Annem ve anneannem dışında kimse yazmıyor. Onlar çünkü zaten dijital yerli değil, dijital göçmen. Ben bayağıdır yemek tarifi kaydetmiyorum. Çünkü yurtta kaldığım için yapma fırsatım olmuyor. Onun yerini dışarıda nerede yiyebilirim? Güzel kafe, Instagram'ı bul, kafeler falan kaydediyorum. Arkadaşlarımla gidebileceğim yerler falan. O tarz kaydedilenlerim var. İşle ilgili olanları saymıyorum. Onları kullanıyorum çok şükür ki. Onun dışında başka şeyler çok kaydeder oldum son zamanlarda. TikTok'ta trend sesler. Sesi kaydediyorum ama sonra video çekmiyorum. Sesin popülaritesi gidiyor daha sonra. Bir anlamı kalmıyor yani. Tastaklara, TikTok'ta tastaklara kaydediyorum. Hatta bir ara şey çok korkuyordum. Söylendikleri TikTok tastakları habersiz paylaşıyormuş diye. Duydum, duydum. Neyse ki böyle hiç sızıntı olmadı hesabımdan da onurumu koruyabiliyorum şu anda. Ali'ciğim, dijital istifçiliğin aslında bize şöyle bir zararı da var. Nasıl? Hani böyle biz bir şeyleri kaydedip kaydedip. Mesela bir yemek tarifi ya da yapılacak bir iş. Öğrenmemiz gereken bir program. Hani dönüp bakmıyoruz ya. Evet. Mesela şey, Photoshop öğrenmeye çalışırken bir sürü Reels kaydetmiştim ama Photoshop pek bilmiyormuş. Buradan hani dönüp bakmadığımı öğrenebiliriz, görebiliriz. Buna aslında dijital demans deniyormuş. Nasıl yani? Yani bir şeyi öğrenmek için bir adım atıp birkaç video incelemek için onları kaydedip kaydedip geri dönüp öğrenmemek, yapmamak. Orada öyle biriktirip tutmak aslında. Kendimizi güvenli hissediyoruz bir yandan. Nasıl olsa yaparım diye boşluyoruz. Ama çalınamıyoruz aslında. Bu şey gibi de olabilir mi? Mesela şu an hiçbirimizin kafasında telefon numarası yok. Belki en yakınlarımızın, annemizin, babamızın, yakın arkadaşlarımızın numarası vardır ama kimsenin numarası evlerimizde değildir. Çünkü neden uğraşalım? Telefonumuzda var. Bir saat, bir yerde. Tabii, şarjı bizse erişemeyeceğiz, diyemeyeceğiz. Instagram'dan yazarım. En kötü mail atarım. Yani bir şekilde ulaşacağız diye buna güveniyoruz aslında. Ama bilmemiz de gereken bazı başlıca numaralar var elbet. Tabii canım, 112. Başka ne dezavantajları var peki bu? Dijital istifçiliğin, dijital demansı anladık. Çevrenize de aslında dezavantajları var. Dijital karbonhanketi adı altında. Doğru. Dijitalde yaptığımız faaliyetler, bir el ile tutulur şeyler olmadığı için sanki çevreye ve dünyaya da etkisi yok. Bulutta, siber uzayda gerçekleşiyor gibi falan düşünüyoruz. Aslında bu veriler yaptığımız her hareket, her işlem şeyde... Düş tasarrufu, bir çevre kimliği veri. Evet aslında haklısınız. Bu dijitalde yaptığımız içerikler, dijitaldeki faaliyetlerimiz el ile tutulur, çevre dünyada el ile tutulur şeyler olmadığı için sanki böyle bulutta saklanıyormuş, siber uzayda uçup gidiyormuş gibi düşünülüyor. Ama aslında bunlar bir noktada bir veri ve hepsi birer sunucuda saklanıyor. İnstagramdaki verilerimiz Amerika'daki bir sunucuda saklanıyor. Her bir sunucunun da kapasitesi var. Bu sunucular dolduksa yeni sunucular ortaya çöker. Aslında şey yani, dijital verilerimiz çizgisel bir ortamda tekrar saklanıyor bu. Server odaları çoğalıyor. Onlar da fazlalaşıyor. Yüz ölçümü daha yüksek olduğu için bambaşka bir ülkede saklıyor olabiliyorlar. O yüzden bunların maliyeti var bizde. Hem maddi açıdan hem de çevre açısından bir maliyeti var dünyamız açısından. Fiziksel dünyada yaptığımız her faaliyetin bir karbona ekizi varken dijital dünyada yaptığımız her bir faaliyetin her bir sisteminde aslında bir dijital karbona ekizi var. Aynen öyle öyle. Elimizdeki verileri inceleyecek olursak. Lütfen. Arama motorları üzerinden yapılan her arama 1,5 gram karbon emisyonu anlamına geliyormuş mesela. Yani mesela Google'dan bugün saat kaç diye arattığınızda 1,5 gram karbon emisyonu salıyorsunuz etrafa. Ya da farklı bir örnek verecek olursak standart bir e-posta göndermek 4 gram karbon salınımına neden oluyor. Bak mesela maillerimizi silmiyoruz falan dedim ya birikiyor. Çıkmadığımız biltenler var bir sürü internet sitesinden gelen. Aslında bu demin bahsettiğimiz istifçilikte mailleri silmemek de bu açıdan önemli bir hale almaya başlıyor. Aslında demin bahsettiğimiz bu mailleri de tutmak silmemek de bu açıdan tehlikeli bir hal alıyor. Çünkü okumadan sildiğimiz her bir mail gereksiz mail. Ve biz bu gereksiz maillerin listesinden çıkmayınca e-ticaret sayfalarının bize yolladığı bir kere girmişiz çıkmışız tekrar yolladığı mailler oluyor. Veya düz bir ara takip ettiğimiz bültenler oluyor. Onlardan artık takip etmiyoruzdur çıkıyor. Ne bileyim işte Facebook'tan gelen güncelleme bildirimleri falan. Onları okumadan siliyoruz. Direkt mail listesinden çıkmış olsaydık zamanında ne o mail bize ulaşacaktı ne biz onu silecektik. Arada işte 4 tane 5 tane tık var. Faaliyet var. Her birinin bir karbon su alınımı var. Şimdi bu bilgileri kullanarak gelin isterseniz hep beraber bir hesap yapalım. Bir e-postanın 4 gram karbon su aldığını biliyoruz. Sen söyledin değil mi? Evet. Bende de şöyle bir bilgi var. Bir elektrikli otomobil 1 kilometre yol kat ettiğinde 10 gram karbon su alınımı yapmış oluyor. Peki o zaman buradan bir hesap yapalım isterseniz. Sen dedin ki bir e-posta 4 gram karbon su alınımı yapıyor. Bende de şöyle bir bilgi var. Bir elektrikli otomobil 10 kilometre yol gittiğinde 100 gram karbon su alınımı yapıyor. Yani buradan harekete baktığımda 25 tane gereksiz e-postanın salgıladığı karbon su alınımıyla bizim 10 kilometre yol gittiğimizde saldığımız karbon aynı. O 25 e-mail yerine 10 kilometre yol gidebilirdim ben ve güzel bir kahve içebilirdim belki. Tamam Ali'cim o zaman sen bir 25 e-mailini temizleyip kahve içmeye gidebilirsin 10 kilometre yolu. Ben giderim. Benim de eve gitmem gerekiyor o zaman. Benim ona 25'ten daha fazla mail silmem gerekecek. Yolum biraz uzun. Bu güzel sohbetini de senin güzel hatırını sonlandırabiliriz burada yolun uzun. Teşekkür ederim. Siz bir dijital istifçi misiniz? Lütfen cevaplarınızı belirtin ve gereksiz karbon salınımla sebep olan mesajlarınızı, ileticilerinizi silmeyi unutmayın. Kendinize çok iyi bakın. Dijital'ın yardımcısınıza bir sonraki hafta görüşmek üzere. Görüşmek üzere.