Details
Nothing to say, yet
Nothing to say, yet
The speaker talks about their experience with friendships and the importance of strong relationships. They mention the value of friendships formed in Germany and the impact of education and learning on relationships. They discuss the need for a systemic approach to social-emotional learning in education and the importance of addressing individual needs. They also touch on the challenges in math education and the impact on students' confidence and teacher-student relationships. The speaker emphasizes the importance of addressing social-emotional needs in education and the impact it can have on students' overall well-being. Giden insanlarla tanıştım, hatta şu anki, yani üniversiteden mezun oluyorum şu anda ama hayatımda Pelin, Rafael'in çocuk arkadaşlarının dışında açıdan kalan hiçbir tek bir arkadaşım bile yok. Fakat Almanya'da tutulduğum arkadaşlıklar hala benim için çok değerli. Dünyanın öbür ucunda olsalar bile, Berlin'de, Münist'e olsalar bile hala çok güçlü ilişkilerim var. Dediğim gibi benim için çok değerli arkadaşlar ve ben bunun burada ailelerimin de değişik bir katkısının olduğunu düşünüyorum. Mesela Almanya Lisesi'ndeki arkadaşlarımın okul dışında da kendilerini değiştirmek, bir şeyler öğrenmek için çok ciddi bir çobası vardı, bir isteği vardı. Ve ben aslında insanın böyle bir öğrenme açlığı ve merakının olmasının da diğer insanlara yaklaşımına çok etkilediğini düşünüyorum. Ailesinden belki edebi olarak telkife olsun, sinema olsun, sanat olsun, tarih olsun bu konularda da ailesiyle çok ikişer konuşmalar yaşayan arkadaşlarım yani daha bu konudaki eğitim, eğitim gerekinine sahip olan arkadaşlarımla kurduğum ilişkiler çok daha farklıydı her zaman. Çünkü o zaman karşımdaki insana gerçekten değer vermeyi, saygı duymayı, ondan biriyle öğrenebildiğini, senin ondan üstün ya da onun senden üstün olmadığını görüp kendine eş değerli bir insan olarak ancak o zaman ona yaklaşabilirsin. Sevgiliniz ben şöyle bir dinlediklerimi hafif bir toparlamak istiyorum. Belki de etkileyeceğim var bu söylenenleri. Şimdi ben de hocalarım gibi düşünceli olması gerektiğini düşünüyorum. Yani aslında kurumsal bir tavırdır sosyal duygusal öğrenmen. Yani burada bir grup öğretmeni, sadece ilgili olan öğretmeni eğitmek, bilgilendirmek, uygulaması için destek olmak değil, kuruma yaygın bir tavır olması gerekiyor ve böyle bir kurumsal bir tüm oluşturmak gerekiyor. Tabii ki bu beş sub-komponentin hepsini uygulamak gerekiyor. Ama şimdi ben arkadaşlarıma dinledikçe, bunlar bir öğretmen ayağına, kurumsal ayağa bir de aile ayağına gitmek gerektirirler. Şimdi bizim de bu bütün tülyafta şimdi az önce hocalarımın da bahsettiği noktayı bir de bir beleğimle işler. Şimdi burada Türkiye'deki bence en büyük açıklantı, ben size Mike Koyucu modelini de ettirdim. Acaba seninle ilgili herhangi bir eklenti var mı? Neler yapıyor o Milli Eğitim'de? İşte bu birazcık daha değerler eğitimi adı altında bir şeyler koymaya çalışıyorlar. Ancak bu bütün tür bir iletişim dereceleri, farkındalık, yine bin yirmi birinci yüzyılların tam yüzyıl dereceleri, O da birazcık daha yüzeyde kalmış, benim gördüğüm kadarıyla. Tabi ki alanın icmanları farklı da yorumlayacaklardır. Bu anlamda birazcık, özel okullar komutan bazıları bunu şey yapabilirse bilirler. Ancak bunu yaygınlaştırılabilir sistematik bir şey olması gerekiyor. Çünkü insandan bahsediyoruz. Şu anda dünyada global örnekle yaşadığımız sorunlara baktığımız zaman, Çoğunun iletişim dereceleriyle alakalı olduğunu düşünebiliriz. Konflikta liderler iletişemiyorlar. Birbirleriyle iletişim kurarken, savaşlar çıkıyor, işte birbirine bir şey yapıyor filan filan, ekonomi borsada biri bir cümle kuruyor, altın yükseliyor, dolar düşüyor, bir şeyler oluyor. Yani burada, az önce Mino Hocam da söyledi. Çocukluktan başlayıp yetişkinliğe kadar devam eden bir süreç olduğunu öndürecek olursak, Bunu aile eğitiminin bir kurumsal bir tavırla çözülebilirliğini düşünüyorum. Bunun kurumlarının da ötesinde, milli eğitiminin bir projesi olması gerektiğini düşünüyorum. Aramızdan yüz kişi, bin kişi, üç bin çocuğu ya da o kadar öğretmene ulaşmak arz ettiğimiz başarıyı sağlamayacak. Biz de şuna da dikkat çekmek istiyoruz. 21. yüzyılın ilk çeyreğine girdiğimizden beri, hatta hemen öncesinde, girmeden önce dedik ki, 21. yüzyıl becerileri, aman herkese bu konuda eğitelim, çocuklar bu yüzyıla ona göre hazırlansın diye konuşuyorduk. Aslında biz bunu, yani 35-40 senede konuşuyoruz 21. yüzyılın insanlardan neler güvendiklerini. Baktığın zaman, bu aslında sel, sub-komponentlerine örtüşen şeyler var. Diyor ki, yani işte, komünitesiyon önemli diyor, iletişim önemli, kollaborasyon önemli, grup çalışmaları önemli, teamwork önemli diyor 21. yüzyıl becerileri. Sosyal drastik öğrenmeye bakıyoruz, işte sosyal farkındalık diyor. Doğru karar verebilmenin öneminden bahsediyoruz. Şimdi doğru karar verebilmek için küçük düşünmen lazım. Program çözmeyi yetiştirmek için bir fikrin olması lazım. Aslında biz düşünsel olarak, yani çok uzun süredir bunun, eğitimcilerin olup ihtiyacının farkındayız. Bunun, insanı duygulukta da içine katacak şekilde, belki diğer yüzyıl becerilerinin içine katacak şekilde, komple bir paket haline düşünmemiz lazım. Yani böyle cımbızla çekerek, aileye eğitelim, aman öyle olsun, ya da ne bileyim öğretmenlere kuluna eğitelim, hiçbir şey değil. Beş komponentin bütün paydaşlarla, yani eğitim öğretimi sürecindeki tüm paydaşlarla eşit bir şekilde paylaşımının sağlanması gerekiyor diye düşünüyorum. Yoksa böyle konuştuğumuz sadece bireysel örnekler, kurumsal örnekler bozumda kalacak. Minöretlerim de giderken söyledi, yani burada sosyal duygusal öğrenmenin ilk koşulu öz farkındalık. Öğretmenlerle yaptığı çalışmayı söyledi. Diyor ki yani neden gerekli değil, açıklıyor. Çünkü bu gerekliliğin de bir farkındalık yöntemidir. Ancak neden gerekli olabileceğinize biz kafa yorarsak, ondan sonra kullanıp kullanmama kararını verebiliriz. Yok bana ekstra yük olarak görüyorsam bu iletişimi, bence o zaman çok kritik bir anılığa düşüyoruz. Aynı zamanda bu matematiksel öğretmenlerle ilgili bilgiyi bilmiyordum, bu benim dikkatimi çekti. Acaba soldayım, sağdayım diye düşünmeye başladım. Yani matematikçiler, fizikçiler böyle daha soldayım çalışıyorlar, daha linearlar, daha dümdüzler. Duyguları da bir zaman birazcık daha sağ tarafı işin içine katmak gerekiyor. Yokusal olarak mı, yani branşları gereğiyle ignor ediyorlar, görmemden geliyorlar. Yoksa ben matematikçiyim, matematik yapar çıkarım gibi düşünüyor. Yani buradaki anlayış ve farkındalık da ayrı bir boyutu. Kütüphan kodlu işin uzun süredir çalışılan bir konu bizim alanda. Vazili öğretimde ama ilgilim her alanda da yine öyle şekilde çalışıyordu. Çünkü kütüphan kodlu işin de bence bu anlamda tekrardan ele alınıp çalışılması gerekiyor. Bu neden reddit fırsatı, neden direniyoruz biz buna, neden olmasın diye üretiyoruz. O da ayrı bir problem bence. Çok teşekkür ederim hocam. Hocam size bir ekleme yapabilir miyim? Bir örnek vermek istiyorum kendimden. Şey, matematik, fizik alanında, çünkü bana çok ilgi çekici lazım bu nokta. Yani şöyle, ben dediğim gibi matematiği hiç zaman iyi değildim ve her ne kadar ben beş akıcı değil konuşabiliyorum. Bütün derslerimde gerçekten sınıf birincisiydim. Fiyanoç olabiliyorum, konservatuar mezunuyum. Fakat ortaokulda özellikle Melisa'da matematikte sanki iyi olmadığım için, öteslerde çok iyi olmadığım için hocalarımdan da hiç, hocalarıma göre hiçbir değerim yoktu. Emüyenlere gidiyordum mesela, bizim okul emüyenleri pek önemli görmüyordu. Her ne kadar gidip ödül alsam da emüyenlerden. Sanki matematiğim iyi değil diye benim hiçbir zaman üstüme çitlemediler ve ben bütün üniversite sürecini tamamen yalnız bir şekilde atlatmak zorunda kaldım. Okulumdan hiçbir şekilde destek almadım. Bunlar da hani mesela matematik ve sen hocalarıma da, çünkü görüyorlardı sayı sallarım çok kötü. Ve hiç kimse bana özellikle ekstra bir destek vermeye de çalışmadı. Tamamen zaten dersleri çok daha, matematiği çok daha iyi olan öğrencilere odaklandılar. Ve ben de bir köşeye bir kenara atıldım. Benim gibi böyle birkaç tane daha öğrenci vardı ve onlar da kendi yollarını ailelerinin desteğiyle bulmaya çalıştılar. Ya da Rüssel'deki hocalarından bu desteği aldılar. Yani bence bu üzücü bir şey. Maalesef bence bunun üstü de kapatılmamalı. Çünkü bir öğrencinin eğitim hayatında ve psikolojik hayatında da küçük yaralar bırakabiliyor. Ben de buna esemek istedim size. O zaman ben de geldim. Matematik sorular, matematik sorularını kurtarmam lazım. Çek etmek zorunda kaldım. Hemen sesini kapatıyoruz. Siz konuşmasanız, ben de konuşuruz işte ben. Ya gerçekten, öncelikle şunu söyleyeyim. Ben Gecefondu Mahallesi'nde matematik öğretmeni olarak çalıştım. İkinci kademede. Ve okulun müdürü bana rehberlik sınıfı açmayı teklif etti. Yani bunun matematik branşıyla birebir ilişkisi olduğunu düşünmüyorum. Ama şunlarla ilişkisi var. Hani o deneyimi ayrıca bir anlatırım ama bir kere matematik müfredatı... Bunu özellikle branş üzerinde söylüyorum. Böyle bir yanlış anlaşılma olmasın diye. Matematik branşı değil, matematik müfredatından dolayı öğrenciler küçük yaştan itibaren matematik ansiyetesi yaşıyorlar. Bu matematik ansiyetesi öğrencilerle öğretmen ilişkisine zayıflatıyor. Öğretmenlerin de bir sınav ansiyetesi var. Dolayısıyla bu iki ansiyeti bir araya gelince maalesef bir çatışma oluyor. Bir ikincisi normal matematik müfredatı zaten aşamalı bir müfredat. Yani belli bir temeli kazanıp bir yere gelmeniz gerekiyor. Siz zamanında o temeli kazanamayıp üstüne bir ansiyete edindiğiniz zaman belli özel ikinci kademe için konuşuyorum. Orada işte çocuklar kopuyor, öğretmenler paniğe giriyor, ilişkin bozuluyor. Şimdi mesela ben Gece Fonu'da maalesef çalışırken acemi öğretmen olduğum için ilk dönemde beni en zor sınıfa verdiler, 8'lere. Dediler ama 8'de hiç unutmuyorum yani. Hepsi de böyle azılı öğrenciler. Yani derste türkü söyleyen mi dersiniz? Oraya tebeşir sırlatan mı dersiniz? Öğretmen tesis eden mi dersiniz? Uzun hikayeyi anlatmayacağım ama ikinci dönemin başında, bakın sadece bir dönemde oluyor. Benim çabamla ve ben şunu öğretmeliyim derdi yerine öğrencinin neye ihtiyacı var diye sordum da ki bu Pelin özellikle sana söylüyorum. Sosyal-duygusal eğitim için de bence çok önemli. Tabi ki akademik olarak sosyal-duygusal gelişim kapsamında öğretilmesi gereken başlıklar vardır ama onların öğrencinin ihtiyaçları da örtüşmesi çok önemli. Mesela neden biz üstün zekalılar okulunda bizim programımız çok başa ilerledi? Çünkü bizim üstün zekalılara özel bir paketimiz vardı. Onların duygusal ve sosyal ihtiyaçları için öncülüklerimizi verdik. Her kavramı öğretmeye çalışmadık. Defteranerlerle paralel olarak da veliler de motivasyonlu. Çünkü veliler zaten çocuklarla problem yaşıyor. Üstün oldukları için doğal olarak kendi sosyal seviyelerinde velileri de manipüle ediyorlardı. Anılarını babalarını da manipüle ediyorlardı. Birçok sıkıntılar vardı. Öğretmenler bize geliyordu. Hocam ne olur bunu sayısını artırsak. Bize de yapın diye. Çünkü nasıl başaracaklarını bilemiyorlardı. Yani burada ihtiyacı anlamak çok önemli. Ondan sonra matematiğe tekrar dönecek olursam. Bunu matematik öğretmeni olarak belki dataya baktığınızda matematik öğretmenlerin bir paterni olabilir ama Sedef'in matematik öğretmeni olması ya da matematik öğretmenleri şöyle olduğu için böyle olduğu için üye değil bence. Orada yine çocuğun neye ihtiyacı var? Ben aldığım müfettahatı birinci sınava geri taşıdım. Çocuklar topluma çıkarma bilmiyorlardı. Ben bilmem açılımı ayırtmak zorundaydım. Bunun için gittim Milli Eğitim Üyeliği Müdürlüğü'ne konuştum. Yani şunu demek istiyorum. Siz eğer öğrencilerle ihtiyacı, iletişimi, bağ kurma dedi bir hocamız. Kim dedi hatırlamıyorum ama o bağ kurabilirseniz. Orada kontentin üstüne önemi yok. Hiçbir önemi yok kontentin. Çocuk zaten size açılıyor. Açılıp güvendiği zaman ilişkiniz gelişiyor. Onun dışında ben matematik öğretmeni olarak delillerle de toplantı yaptım. Neden yaptım? Çünkü fark ettim ki çocukların asıl sorunu delillerden kaynaklanıyor. Çocuklara trende kapsak yapmayı gönderen deliller var. İşte o yüzden diyor ki ihtiyaç çok önemli diye. Bütün bu organizasyonu yaptıktan sonra o en azılı denen sekizinci sınıfta ikinci dönemde düzene girdi. Ama hepsi o yüzden bana müdür geldi. Söyledi hocam bir esterlik açalım siz başına geçin diye. Çünkü matematikten çoktan başka beceriler çalışmak zorunda kaldım. Matematik ikinci plana düştü. Ben bu önceliği onlara verebildim. Kendi tercihimi yaptım. Ayarlamalarımı yaptım. Dolayısıyla bunlar çok önemli. Bir de benim gözlerim ve kendi deneyimlerime dair olarak. Ben her zaman, bu da Yazık Fortuna'da da böyle oldu. Kendi okulumda beni en zor sınıfa gönderen öğretmenlerde de böyle oldu. Tecrübeli öğretmenlerin belli kalıplar geliştirdikleri için biraz iletişimi, onlarda o patenleri değiştirmek biraz zorlu oluyor. Sosyal yöntem, sosyal ciltta, gelişim bağlamında konuştuk. Ben ne zaman genç öğretmenlerle çalıştım? O zaman daha iyi cevap verdi. Bunun da yine yaştan çok biraz açık fikirli olmakla alakası olduğunu düşünüyorum ben. Bir insan 50-60 yaşında doğabilir. Nurcan hocam böyle konuşurken bu da nokta alır. Bu açık fikirliktir. 20 yaşında olur, kapalı olur. Ama genelde daha böyle genç motivasyonu almaya açık. Mesela eğer bunu seçme şansınız varsa sizin programı geliştirirken. Bu da çok önemli bir şey. Bunları bir özetleyeyim dedim. Bunun gerçekten matematik branşıyla ilişkisi olabilir. Ama öğretmen üzerinde böyle bir korelasyon olduğunu ben düşünmüyorum. En azından elimizdekileri lazım. Söylemeye yeterli değil. Önce söyleyelim. Şimdi Nurcan hocam, ekleme olarak biraz matematik öğretmenine değil de, Türkiye'deki yanlış bir bakış açısıyla aslında matematik dersine verilen önem, bir deformasyon var orada biliyorsunuz. Sanki matematik iyiyse iyisiniz. Sonra sen geliyorsun. Bir sıralama var ki yerartık orada. Dolayısıyla böyle bir yanıltamak diyeyim. Yanıltama olduğu için biraz Rozali'nin yaşadığı, olumsuzluğun yaşandığını düşünüyorum Türkiye'de. Ama sizin anlattığınız, Pelin'e ilerleyen sorular bize çok güzel bir örnek olacaktır. Aslında ilk çalıştığınız okulda müdür muhtemelen sizi onar etmek istemiş. Ama ne talihsiz ki bir öğretmen olarak zaten bu misyonun doğduğunu atlayıp, bir rehber öğretmenliği, rehberlik birimi kurmanızı istemiş. İşte Türkiye'deki kritik sıkıntı budur. Sosyal-duygusal alana müdahale edecek kişi psikolojik danışman tırnak içerisinde rolünde sayılır. Ve o rolü benimsemesi beklenir. Melodi Hocam öğretmenlik yaptığı zaman direkt o bölüme akip edilmiş bu hareketi. Halbuki en büyük yanıltamam, eğer burada sosyal-duygusal alanda biz yol kat edemiyorsak, en büyük yanıltama budur. Müdahale öğretmenle olur. Psikolojik okul, psikolojik danışmanları kavram bitti. Müşavirdir, uygulayıcı değildir, yönlendiricidir, program oluşturur. Ama müşavirlik yapar. Uygulayacılar ise çocuğa temas eden öğretmenlerdir. Ama Türkiye'de bu denklem maalesef bozuldu. Öğretmenlik, ben bazen geçen gün birkaç üniversiteden hocayla da konuştum. Eğitim fakültesinde. Hocam ne olursunuz öğretmenlik neydi de anlatarak başlayın. Burası açımızı değil demeye başladım. Biraz böyle Türkçe anlatan, matematik anlatan, sen anlatan öğretmenler sadece çıkmaya başladılar. Demokrasilerin bu anlamda bir avantajı olduğunu düşünüyorum. Çünkü bizi öğretmek için bağlama ihtiyaç duyuyorlar. O bağlamda onlara bir zenginlik katıyor. Onun haricinde bir kazandırmak istedikleri bilgiyi bağladıkları anda bu bir avantaj. Ama şimdi tabi matematik sende böyle bir şey yoktu. Oradan matematiğin kazanımı, senin kazanımı var. Onların kendilerinin biraz sosyal duygusal alana bağlaması lazım. Çok kolay aslında yapabilecekler. Bir hikaye okutuyorlarsa içindeki konuyu bir duyguyla bağlamak. Soru soruyorsa bunu sormak ya da kendi çocukla kurduğu iletişim şekliyle vesaireyle yapmak. Ama niyet çok kıymetli bir şey burada. Kilit nokta, niyet ve farkındalık galiba. Oralar biraz maalesef kaçabilir. Ben sana bu yaşımda da öğrettiğimde sevdiğimde matematiği. O kadar iddialıyım ki. Matematikte şöyle bir, gerçekten love hate relationship derler ya. Ben matematiğe çok saygı duyuyorum. Yapabileni de gerçekten çok, gerçekten anlayanı da çok imleniyorum. Fakat küçüklüğümde dediğim gibi, ya da benim şansım öyle denk geldi. Çünkü eminim çok değerli hocalarımız da var. Matematiği öğreten ve öğrencileri de sevdiğinden. Ben tabii şu an 25 yaşındayım. Ben küçükken bu kadar bilinçli değildi herhalde hocalarımız. Bu duygusal anlamda. Ya da ben sevmedim, ben yapamadım. Ama çok sevdirdiniz tabii ki. Umarım bir gün denk geliriz, karşılaşırız. Matematik sevdirirsiniz ona. Ben senin deneyimini çok iyi anlıyorum. Bununla ilgili bir patent olduğuna göre böyle bir yaygın bir davranış var. Sadece şeyi vurgulamak istedim. Öğretmenlerden çok aslında mal stresi var, değil mi? Kaç tane basit öğrenciler var? Daha fazla bir şey demeyeceğim. Ben bir şey sormak istiyorum. Ben de Roze ve çocuğuma çok katılıyorum. Roze, kesinlikle yalnız değilsin. Çünkü ben de onların için geldim. Ben de çocuklukta yaşadım. Ablam benim ince su mühendisi. Ben bilgiyiz. Bana aile de başarısız gözüyle bakıldı. Ama o da başka bir becerimi geliştirdim hayatımda. Daha yeni bir tanesi, daha yere basan biri olduğunu düşünüyorum. Kesinlikle. Ben de zaten insanları haksız çıkarmak istediğim için yapabildiğimi yapmaya çalıştım. Ama o biraz Türkçe hocamın da dediği gibi Türkiye'deki o inançtan kaynaklı. Türkçe, matematik öğretmenliğinin üniversite öğretmenlerle alakalı olduğunu düşünmüyorum. Evet, evet. Bence o doğru değil. Biz de bunun en iyi kanıtıyız. Ben kanıtıyım. Öyle söyleyeyim. O yüzden yalnız değiliz. Kazanmışken hocalarım var. Bu arada adama çok teşekkür ediyorum. Bizi kırmadınız. Burada sizinle berabersiniz. Ben de İngilizce öğretmeniyim aslında. Ama ben kişisel olarak da kişisel gelişim kitaplarını çok okuyan biriyim. Aslında biraz önce galiba Esin Hocam söyledi. Ben bu fikrimi 3 yıldır yapar hayatımda bizim. İngilizce bölümünde 3 yıldır var. Ben bu fikrini ilk söylediğim zaman en çok branş gösteren hep tecrübeli öğretmenlerdi. Ne yani şimdi onunla mı mı yapacağız? Mood chart mı yapacağız? Ne yani şimdi vision board mu çalışacağız? Nefes mi? Diyenler oldu. Ama gençler çok daha istekliydi. Benim fikrim de çok genç bir ekiple çalışıyorum ben İngilizce bölüm olarak. Onlar da beni çok hızlı bir şekilde hareket etmemi sağladılar. Hani ona bir örnek vermek istiyorum. Ve bağ kurmak. Bizim İngilizce okullarında İngilizce ders saatlerimiz yüksek. Öğrencilerin gerçekten listeleri çok iyi. Biz tabii şimdi bazı diğer branşlarda İngilizce ders saatleri çok iyi. Tabii ki benim çok daha iyi olacağıyla ilgili bir inanılış var. Ama bu bir risk. Çok fazla ders saatimiz var ve bunu biz nasıl kullanacağız? O çocukları sıkmadan, o çocukları o derse bağlayarak, öğretmenle bağlı olarak. Aynı zamanda da İngilizce öğretmenleri, sınıf öğretmenleri. Bu çok güzel bir ayrıntı bizim için. Biz aslında o anlamda çok ihtiyaç duyuyoruz İngilizce derslerinde. Çocukla bağ kurmak. Bence öğretmen sabah bir geldiği zaman, bizim get-together time'larımız var, morning session'larımız var. Sınıf öğretmenleri aynı zamanda da, İngilizce öğretmenleri aynı zamanda sınıf öğretmenleri. O sınıf öğretmenleri saatlerinde, sabah geldiği zaman herhangi bir branşlı öğretmeni bugün 5'in elinden ne kadar mutlu olsun diye sorduğunda o çocuğun o dersi, pvm gibi bir şansı yok. Ben buna inanıyorum. Biz okul olarak buna inanıyoruz. O yüzden de çok sistematik bir şekilde SEL modelini İngilizce programımızda emrederiz. Get-together time'larımızda, morning session'larımızda, derslerimizde. Bir de biraz önce Belediye Hocam, tabi matematik. Ama biz Belediye Hocam'la program geliştirme çalışıyoruz. Yazıcılık çalışıyoruz. Aynı zamanda İngilizce derslerini, bence çocuklar çok seviyorlar. Bence çok sevmelerinin sebeblerinden birisi de bu. Biz dili öğretmiyoruz. Biz buna bil kanıtları olarak karşıyız. Sevim Nurcan Hocam, biz dili edindiriyoruz. Edindirmek için de düşünme tekniklerini kullanıyoruz. Çünkü öğrenilen bilgi yapay bir uzun gibidir yetişse, biz o yapay uzun gibi bir çocuku düşündürerek bazı şeyleri öğretmeye çalışıyoruz. Belki birisinin sadece dil öğretmek, kelime öğretmek, ama mesela hadi bakalım bir serçe gibi, bir sperol gibi, nefes al dediğinde çocuk o kelimeyi asla unutmuyor. Ama onun tahtaya yazdığında, definisyonunu verdiğinde, bu tradisyonel bir rey yani öğretmek. Biz biraz İngilizce'nin, İlhan Okulları'nda o konuda mütevazı olamayacağımız, gerçekten çok iyi olduğumuzu düşünüyoruz. Elimizden geleni en iyisini yapıyoruz daha doğrusu. Bu tip yaratıcı düşünme teknikleri olsun, farklı öğretim metotları olsun, evrensel dil modelleri olsun ve servisler de bizim için çok önemli. Çünkü öğretmenle öğrenci arasındaki bağı sağlayan en güzel bir, aslında bir süreç, bir program gibi bakmıyorum ben size. Ser bir süreç. O yüzden de bizim 1. sınıftan, 8. sınıfa kadardık, 8. sınıfta bu arada resmellik bölümleriyle de çok uyumlu çalışıyoruz. Resmellik bölümünden gelen bazı, çünkü onlar bizden tabii ki de ilgiliyorlar, biz dilciyiz. Onlardan gelen sınıf öğretmenliği etkinliklerimizi, kendi müddetatımızı da birleştirip, etkinliğini de yapıyor İngilizce öğretmenleri. O yüzden de işte harikalar, size güzel şeyler oluyor. Öğretmen olarak kısaca sel eğitimi temel birleşimleri sizce ne olmalı? Etkilediriyoruz. Bence öğretmen, öğrenci ve ben şöyle söyleyeyim aslında, bak şimdi sel, birçok kişiye sorduğumuz sel yapılıyor. Ama ben, şahsi fikrim, sel yapılıyorsa her layığa da yapılması lazım. Ben geçen, geçen ay mı oldu? Geçen ay mı galiba? 1.14.5'e girdim, 1. derste girdim. Öğretmen sel yapıyor. Ama sınıf sele hazır değil. Öğrenciler hazır değil. Bir kere öğretmen yorgun. Çıktıktan sonra dedim ki, hocam teşekkür ediyorum, güzel bir dersti ama şu bilgiyi vermek istiyorum. Bence sen de yorgundun. Yani hani bir öğretmeni de hazırlamak lazım, sınıfı da hazırlamak lazım. Yani o sınıf ortamı çok önemli, öğretmen çok önemli, öğrencinin ruh hali çok önemli. Ben bunların da bir araya gelip geldiği zaman senin tam anlamıyla gerçekleştirdiğini düşünüyorum. Yani hani öğretmene, biz bazı dertlerimizin sel gibi, yani geleceği tartışıyoruz. Çocuklar hayaller kuruyorlar. Mesela ben kişisel olarak da çok inanıyorum böyle şeylere. Mesela benim motto, you make it happen. İnanmak, yapmamız zaten başlangıcı belki de hepsi bence. O yüzden de bence bunların zafer şartı olduğunu düşünüyorum. Çok da bantı uzak uzak bırakmak istemiyorum. Çok değerli eğitim yapıcılarımız var. Birinin bana başka sorunu varsa o da bir araya gidebilir. Devam edelim. Zaten zamandan dolayı herhangi bir cevap vermek isterse tabii ki de, ama bir sonraki sorumluza geçmek zorundayım. Sizin geçmeden önce çok kısa bir şey söyleyeceğim. İzninle eğer uygunsa. Şimdi Medya Hoca da söyledi ya bu bir süreç ve bir çüncün olması gerekiyor. Ben Eğitim Fakültesi İletişim Becerileri dersini verdim. İlk bu dersi Rekber'de stojik danışmanlık bölümü öğrencilerine verdim. Ben o dönem mücadele vererek sınıf öğretmenliği bölümünde de bu dersi verdim. Türkçe öğretmenliğinde de verdim. Sembilgisinde de verdim. Ama melodilere, matematik öğretmenliğine bu dersi koyduramadık gerçekten. İletişim'deyim miydin? İletişim miydim? Evet, iletişim var. Mücadele vermiştim. Çünkü mezun olduktan sonra okullardaki paket programlarla, tabii ki çok katkısı var ama bence eğitim fakültelerinde buna her branşta yetiştirmemiz gerekiyor. Ve sonra da alana girdikten sonra belki bunu beceriye dönüştürmeyi sağlamak gerekiyor. Size de vergisem çok mutluyum. Doğrusuyla da yani her kademede bunun mücadelesini vermek gerekiyor. Gerçekten ben o dönemde, çok sözümü uzatmayacağım, programlar hazırlatıyordum. Empati, peki nasıl çalışacaksınız? Ve gerçekten öğrenciler gruplar halinde sunumlar yapıyorlardı. Yani öğrenme zaten adı üzerinde, beceriye dönüştürmeniz gerekiyor. Dolayısıyla Selin'ciğim, boyuta bir de öğretmen eğitimi, ama eğitim fakültelerinde Selin onların öğretimini ekleyebilirsin. Hocam çok çok teşekkür ederim. Bir sonraki sorumuza geçiyoruz. Sel programlarının sürdürülebilir olması için okul yönetimleri, aileler ve politika yapıcılar arasında nasıl bir işbirliği gerekiyor? Bir kere herkesin motivasyonun aynı olması lazım. Yani motivasyon çok önemli bir şey. Ortak bir dil oluşturmaları lazım. Bu her zaman mümkün olmuyor. Çünkü idarecinin başka bir gayesi oluyor. Öğretmenin başka bir gayesi oluyor. O yüzden orta bir noktada buluşmak için çaba göstermek lazım. Herkesin belli bir yere kadar bir kompromize etmesi. Yani mesela benim istediğim direkt bu dediğimde, işte ona bazen regülasyonlar, politikalar izin vermiyor. Yani bir şekilde ortada buluşmak adına belli fedakarlık var. Senin söylediğin öncelikleri takip ederek belirlemek lazım. Bunlar benim ilk aklıma gelenler. Dilin sorunca şöyle bir düşündüm. Nasıl ortak bir noktada buluşurlar diye. Birazcık zor çünkü gerçekten. Şunu sadece paylaşmak istiyorum. Şimdi biz iş görüşmeleri yapıyoruz. Ve tabii maalesef biz kendi kurulumuzda uzun yıllar çalıştığımızda böyle biraz o dünyanın içerisinde kayboluyoruz. Sanki bizim gerçeğimiz Türkiye'nin gerçeği gibi. Zaman zaman yanılabiliyoruz. Ya da öyle olduğunu düşünebiliyoruz. Ama bazen böyle iş çalışmaları yaparken, ya da farklı sünnelerde, sempozyumlarda, bazen ZAN mesela, Rehber Taraktırma Merkezleri toplantı yapıyor. Oralarda aslında realitelerin bambaşka olduğunu görüyorum. Ama şunu söyleyebilirim. Okul öğreticileri dediğim için özellikle. İş görüşmelerini yaparken, en çok psikolojik danışmanın, bir sene başvurması dediğim, işlerini hakkıyla yapmak. Çünkü maalesef, bu sosyal-görüntüsel gelişim alımını temsil ettiğimiz için, biraz daha psikolojik danışmanları söylüyorum. Öğretmenleri çünkü hep konuştuk burada. Öğretmenler bunun farkında değiller. Sadece basamak istemsizce anlatmak önceliklerindelerdi. Ama maalesef öğretmenin farkında olduğu yerde de, yöneticilerin de tıpkı farkında değil. Ve alan tanımıyorlar buna. Böyle bir sıkıntı. Sıkıntı tabunu bile getiriyorlar. Mesela başvuran öğretmenler. İşte hocam, psikolojinin çalışması yapmak istedim. Gerek yok, yapma dedi. Şunu yapmak istedim. Başımıza iş çıkartma dedi. Falan gibi. Onları çok mutsuz eden ve sürekli engellendiklerini hisseden söylemlerle çok fazla iş başvurusunda bulunuyorlar. Bir kere gerçekten önce, bir daha yöneticilerin bunun farkında olması lazım. Sosyal bilgisayar öğrenmenin ne olduğunu ve bunun saygısının ne kadar kıymetli olduğunu biliyor olmaları lazım. Eğitim fakültesi ve öğretmenlik misyonuyla, o formasyonla gelmemiz lazım aslında. Bilgiler maalesef burayı kaçırabiliyorlar. Hocam bunları yapacağımızda, üç tane matematik sorusu çözse daha iyi. Diyen ben veriyi duydum. Üzülerek. Oysaki şuna inanıyorum ve bilgilere de her zaman bunu tersin ediyorum. Akademik başarı kıymetli bir şeydir tabii ki. Ama akademik başarı eşitliği hayat başarısı demek değildir. Akademik başarısı zayıf olan bir birey, hayat başarısı güçlü bir birey olur. Hiçbir sıkıntı yok buralarda. Ama sosyal duygusal ilişim alanında örselenmiş bir çocuktan hayat başarısı güçlü bir birey yetiştiremez. Onun için bir öncelik sıralaması yapmak istersek, sosyal duygusal ilişim, iletişim kıymetli olan, o öncelik diğerlerini arkasına getirmek, sıralamak gerekir. Ama maalesef her ebeveyn, bu arada istisnalar kaideyi bozar, bunu önceleyen veli de var. Bunu çok farkında yönetici de var. Bunu fena tanımlama olarak duyduklarımdan yapıyorum. Her eğitimci, öğretmenin olmadığı gibi her yönetici de farkında değil. Her öğretmen farkında değil, her veli farkında değil. Bence bunun kıymetini, önemini, herkesin bilmesi ancak bu yolda ilerlemeyi sağlayabilir. Birinin bilmesi. Çok çok teşekkür ederiz hocam. Bence hocam, bu misal özellikle kalmamalı. Yani bunu milliyetin ele alması lazımdı. Sadece şimdi bu özgürlüğe sahip olan özel okullar, devlet okullarına da bu yaygınlaşabilmesi için programların içerisinde müfredatların hepsini entegrele edilmesi gerekiyor. Ben hani çok iyi, örneğin hocam bir TÜBİTAK projesi yazdık. Bu TÜBİTAK projesinde 8. sınıfların dil öğrenme sürecindeki yaşadıkları dinleme kaygısı sınav streksinden kaynaklanan kaygılarını azaltıp dildeki başarılarını artırmayı düşünüyoruz. Birinci farkındalık uygulayacağız. Ama bu arada tabi ki aralarına da sel de entegre ettik. Ders planlarını hazırlıyoruz. Ak tekeleri, dinleme mektublarını oluşturuyoruz. Müdür ve Zümre Başkanı ile toplantı yapıyoruz. Ne yapacağız, ne edeceğiz? Müdür diyor ki, ben tabi istiyorum ama Zümre'ye soralım. Zümre Başkanı da diyor ki, ben hocam ders saatinde bunu veremem. Hocam ders saatinizi vermeyeceksiniz. Programınız neyse, ne öğretiyorsanız o hafta, hangi ünitede, hangi sayfa derseniz biz zaten ona göre hazırlayacağız. Burada ekstra olan farkındalık tutmak egzersizleri, yani az rehber sitesi düşüren, kalbiye azaltan egzersizler. Onları da biz uçuna hazırlayacağız. Siz videoya oynatacaksınız sadece. Ama işte ben zaten mesela kuzuya uyuyup, kuzuya uyuyup, zihniler bunu bu yaşta kıyamet kopar. Biz bu saatlerde test çözüyoruz. İşte o test çözmeyi de bunu yaparsak ne olacak? Yani o kadar hem aftan baskı var, yani zihni tarafından baskı var. Hem de yukarıdan da bir baskı var. Yani bu çocuk bu sınavı geçmek zorunda. Diyor ki, işte testi var. İşte o liseye geçiş sınavında. O testi benim hazırlamam lazım çocuğu diyor. Öyle onun için. İki gün tam bir dondurma yapıyoruz zaten. Kalbiye düşük değil. Ve kalbi azalınca sınav başarısı artacak. Ama o zaman ben ders saatimi ne yapacağım? Sonuçta neyse nasıl anlaştık biliyor musunuz? Öğretmenlerin reklamiyet dersi varmış. Sınıf öğretmeni olan birkaç İngilizce öğretmenin reklamiyet dersinde bunları uygulayarak bir üst üste yapacaklar filan filan. Zaten reklamiyet dersinde test çözüyorlarmış çünkü. Yani buyrun buradan size göstereyim. Hocam, bir seviye daha arttırayım sizi. Milliyetin bakanlığının değil, aile bakanlığının da sürede dahil olması gerekiyor. Ve beyinlerin yetiştirilmesi anlamında da. Çünkü Türkiye'de maalesef koşulsuz. Hiçbir kuralı olmayan tek şey eve beyin olmak. Hiçbir şahidesi yok. Yani evlenirken bile bir kan tadini yaptırıp tercih götürüyorsunuz ama çocuk doğurmanın hiçbir şahidesi yok. Hiçbir şahidesi ve takibi yok. Buralar Türkiye'nin en zayıf noktalarıdır. Eve beyin olmak çok kıymetli ve çok özel bir iştir. Donanım gerektiren bir iştir. Sıradan bir işi, yani yolda düzülür diye yürütülebilecek bir iş asla olmamalı. Ama Avrupa'da çok gördüğümüz rutin takipler, yönlendirmeler, hemşirelerle eğitimler vs. Ted-a-book takipleri falan maalesef aslında keşke bunlar olsa. O zaman biz okulda zaten beyinin bu taleplerini o zamandan değiştiririz. Öncelikle şekillendiririz. Sevgili Ekrem Hocam, Çok teşekkür ederim. Aynı zamanda evlenirken bile bir sağlık kontrolünden geçiyoruz. Bunlar tamam uygun, sağlıklılar, eş olmaya layıklar, yapabilirler diyoruz. Peki diyorum yani anne baba olmak isteyenler içinde