black friday sale

Big christmas sale

Premium Access 35% OFF

Home Page
cover of Ozge
Ozge

Ozge

Oz8137lem?

0 followers

00:00-20:06

Nothing to say, yet

Podcastspeechwritinginsidesmall roomfemale speech

Audio hosting, extended storage and much more

AI Mastering

Transcription

Özge İlker, Çetin Var, and İnan Üniversitesi Tarih Bölümünün 3. Sınıf Öğrencileri talk about their new series on early modern Ottoman history. They discuss articles from academic journals, such as one about the first bank corruption case in the Ottoman Empire and another about the 1848 Hungarian Revolution. They also mention a study on trade and diplomatic relations between the Ottoman Empire and Portugal, as well as a historical record about the bureaucracy in the early Ottoman Empire. They highlight the importance of using primary sources in historical research. They also mention the new issue of Atlas Tarihi magazine, which focuses on Topkapı Palace. Herkese merhaba. Bugün yanımızda çıraklardan Özge İlker, Çetin Var, İnan Üniversitesi Tarih Bölümünün 3. Sınıf Öğrencilerinden şu anda 2004 yılında. Hoş geldin Özge. Nasılsın? İyiyim, siz nasılsınız? İyiyim. Heyecanlıyız bugün bizimle paylaşacağın seriyle ilgili. Bu seriye aslında ilk defa başlıyoruz. Bu seride şunu yapmak istiyoruz. Şu anda yani aylık akademi deneler oluyor. Hem popüler tarih yayınlarından hem yayın evlerinden hem de akademik tarihlerden süzdüğümüz erken modern dönem Osmanlı tarihiyle ilgili yayınları hem tanıtmak hem onların üzerinde konuşmak istediğimiz bir seri hazırlıyoruz Özge ile. Bu çırakların bibliografya denemeleri diyebiliriz. Onlar da bu sahadaki mutfağa birazcık daha yakından bakıyorlar. Bugün öncelikle istersen akademik dergilerden bahsederim. Neler tezgaha düşmüş Özge? Belleten dergisinden bir makalemiz var. Gökhan Demirkol ve Türkan Polatçı Demirkol yazmış. Makalenin adı da Osmanlı Devleti'nin ilk banka yolsuzluğu Simonoliki davası 1873-1875. Bu makalemizin konusu da o dönemler finansal durumlardan dolayı banka kuruluyor. İlk banka kurulunu Dersaadet Bankası olarak kuruyorlar. Sonrasında da 1840 yılında da piyasaya sunuyorlar bu bankayı. Tabi bu bankada bir çalışanımız var Simonovic, soyadı Simonovic daha doğrusu. Aslında bu yazının da esas konusu bu diyebiliriz. Enteresan da bir dava süreci. Evet, beni meraklandıran şeylerden birisi. Önemli bir yazı. Bir yolsuzluk durumu ortaya çıkıyor. Tabi bunu kısa süreli bir şeyde de yapmıyor. 4 yıl boyunca yapıyor ama sonradan ortaya çıkıyor. Bunu da şöyle fark ediyorlar. Tabi bu ilk başta medyaya yansımıyor. Sonradan medyaya yansıtıyorlar. O dönemde de baş vezvedaş kasayı kontrol ederken 20 bin liranın eksik olduğunu fark ediyor. Ve Simonovic'e soruyor bu paranın nerede olduğunu. O da tabi ilk başta oyalamak amaçlı başka bankada olduğunu söylüyor. Tabi o bankaya bakalım dediklerinde de bu sefer kendisi itiraf ediyor parayı aldığını. 4 yıl boyunca da fark etmemişler. En son baş vezvedaş fark edince anlıyorlar. Bu tabi farklı bir yöntem kullanıyor parayı aldığını göstermemek amaçlı. Bin liranın bulunduğu torbalardan aldığı paralar yerine ağırlığınca mecidiye çeyreği koyuyormuş. O yüzden de fark etmiyorlar. Paranın değeriyle ilgili aslında manipülasyon yapılıyor. 4 yılda da bu şekilde para çalmış oluyor ve toplam 75.994 lira çalmış bulunuyor bu bankadan. Peki davanın sonucunda şey belli mi? Parayı tahsil edebiliyor mu banka? Yoksa Simonovic bir ceza alıyor mu? Ceza alıyor ama şöyle söylüyorlar. O zaman mesela 10 lira para kazanıyormuş çalıştığı iş yerinden. Ve bu yüzden de maddi geçimsizliklerden dolayı bu yola başvurduğunu anlatıyor kendisi de. Ama bir ceza alıyor yani sonunda da. Peki. İkinci yazımız nedir Özgür? İkinci yazımız da Ceride-i Havadis gazetelerine göre 1848 Macar İhtilali. Burada şöyle Hamiyet Sezer Teyzeoğlu yazıyor. Hangi dergide çıkmış? Tarih Araştırmaları dergisinde. Yeni bir yazı bu da. Eylül 2024, 1943 ve 77. sayıda gibi görüyoruz. Ceride-i Havadis daha doğrusu şöyle 19. yüzyıl yazıları bunlar her ikisi de. Aslında bizim kendi dönemimizden biraz uzak dönemler bunlar. Yani erken modern dönemi biraz 18. yüzyılın sonuna kadar getirebiliriz. Ama bu yazılar da bu şey içerisinde bu son Eylül-Ekim dönemi sayılarında öne çıkan Osmanlı tarihi ilgili yazıları olduğu için de vurgulamak istiyoruz. Ceride-i Havadis gazetesi de dönemin önemli ana kaynaklarından bir tanesi. Ve buna göre 1848 Macar ihtilali de aynı şekilde. Bunu bir ana kaynağı kullanarak metodolojik bir çalışma yapılmış oluyor diyebiliriz. Bununla ilgisini eklemek istediklerim neler olur? 1848 Macar ayaklanmasının düşünce olarak temellerini hatırlasan 19. yüzyılın başlarında oluyor zaten. O sırada ortaya çıkıyor. Macaristan ile meydana gelen fikirsel gelişmeler, bu gelişmelerle beraber sanayileşme, kentleşmenin yaygınlaşması sonucu Macar halkı reform talep ediyor. Bu reform hareketleri de sanayi ve kentleşmedeki değişme 1830 ve 1848 ihtilallerin ortaya çıkmasına neden oluyor. Daha çok milliyetçi isteklerle ortaya çıkan bu ihtilal Avrupa'daki birçok ülkede de meydana geldiği gibi Macar milliyetçilerinin de Avusturya'dan ayrılarak bağımsızlığını elde etmek amacıyla Avusturya İmparatorluğu'nda da ortaya çıkıyor. Bununla birlikte Macar milliyetçileri de 1848 Macar ayında harekete geçiyorlar. Macarlar ilk önce kendilerine özel ve yalnızca Macarlardan oluşan bir kabine talep ediyorlar. Bunun dışında da Macar muhalefeti, yüksek tabaka yatanlar ayrıcalıklar, ağır vergilerin kaldırılması gibi talepler sunuyor ve bunu da İmparatorluğu Ferdinand'a sunuyorlar. Ferdinand da bu duruma olumlu bakıyor ve 1848 Mart ayı ortasında da ilk Macar kabinetini kuruyorlar. Peki başka burayla ilgili neler söyleyebiliriz? Bu 1838 ihtilal de aslında Avrupa için ve Osmanlı Devleti'nde etkileyecek şekilde önemli siyasi gelişmelerden bir tanesi. Bu tabi Macarları önceleyen bir yayın olmasına rağmen aslında genel olarak bize ihtilallerle ilgili de bazı fikirler de verebiliyor. Zenginde bir kaynak sesi olduğunu dinleyicilerimiz de söylemiş olalım. Peki üçüncü yazımız nedir? Üçüncü yazımız da Osmanlı Devleti ile Portekiz Krallığı arasında ticari ve diplomatik ilişkilerin tesisinde yönetilmiş girişimler. Bu da 1793-1843 tarihleri arasında iki dönemi kapsıyor. Bu da Tarih İncelemeleri Dergisi Mustafa Durdu'nun yazdığı bir makale. Oldukça da geniş gözüküyor. Bu sayfaları doğru mu? 107 diyor çok külliyatlı bir şey yazıyor. Çalışılmış ve emek verilmiş gibi gözüküyor. Temel noktalar neler bu yazıda? Neler söyleyebiliriz? Portekiz Devleti aslında Osmanlı'ya sığınıyor. Sığınmasının sebebi de Fransız İhtilali'nde zaten çok bir ekonomileri kalmıyor artık. Aslında Fransız İhtilali'nden önce de Napolyon Savaşı'nda da ekonomik olarak çok çökmüş durumdalar. O sırada da bir salgın oluyor. O salgın sebebiyle de iyice nüfusu da azalmış oluyor. Bunun üstüne de Fransız İhtilali olunca, İhtilali'nde birkaç yıl sonra Portekiz Devleti tamamen ekonomik açıdan sıkıntıya giriyor. Çok ilginç tabii. Artık Portekiz'den bir krallık olarak bahsediyoruz bu dönemde. Osmanlı Devleti ve Portekiz arasında ticari ve diplomatik ilişkilerin tesisi çok daha erken dönemde. Erken tarihlere kadar bunu çekebiliyoruz. Bu oldukça geç bir dönem. Portekiz'in de diğer rakip devletler arasında artık biraz daha geri planda kaldığı bir dönem. Hangi kaynakları kullanmış acaba? Bunlarla ilgili bir şeyimiz var mı? Önemli bir kaynak üstünden zannederim bu çalışmayı yapıyor yazar. Kaynakta da Cumhurbaşkanımız Devlet Arşivleri Başkanlığı Osmanlı Arşivini kullanıyor. Arşivindeki belgeleri kullanıyor. Evet belgeleri kullanıyor. Kemal Beydilli'nin Ali Paşa, Mehmet Emin makalesini alıyor. Türkiye Diyanet Vakfı İslam Antiklopedisini. Yine İdris Bostan'dan Kemal Reis adlı bir makale. O da yine Türkiye Diyanet Vakfı İslam Antiklopedisinden. Ticari ilişkileri her zaman için var ama o diplomatik ilişkilerin tesis edilmesi önemli. Önemli de bir Dostluk Ticaret ve Seyir-i Sefai Muhaddesi var 1843 yılında imzalanan. Zaten yazar da çalışmasını oraya kadar getiriyor ve bir takım diplomatik yenilikleri içerisinde barındırdığını bu anlaşmanın söyleyebiliriz. Peki diğer yazımız bu ay içerisinde hangi yazı? O da Erken Dönem Osmanlı Taşra Bürokratisi'nde kazaya usulü. Eczanit Kadısı Mevlana Sinan'ın ilgili de yazdığı kazaya defteri. Hangi dergi? Dergi Otan Dergisi'nde. 55. sayı Nisan 2024. Tarihli bir defter. Yazı yine bir ana kaynak çalışılmış durumda. Bunlar yeni tarih yazımında oldukça önemli. Tarih defterleri gibi önceki tarih yazımın ana kaynaklarını konuşacak olursak, şerie secirleri gibi ana kaynakların yanında artık yeni tip kaynakları da araştırmacıların nasıl kullandıklarını görmekteyiz. Kazaya defterleri bu anlamda önemli. Bunun bir de dönemlendirme açısından da önemi var. Çünkü Erken Döneme ait olan bir kayıt. O kadar Osmanlı Devleti'nin başlangıcına doğru gidersek kaynaklarımız da o kadar azalma oluyor. Orada bulunan her şey çok kıymetli diyebiliriz. Bu yazıyla ilgili senin ekleyeceklerin neler olur Özge? Şöyle başlamak gerekirse kazaya kazayanın çoğluğu oluyor. Zaten kaziyede iş husus mesele gibi anlamlara geliyor. Edremit Kadısı'nın da kazaya defteri hükümet merkezi tarafından Midilli'de soruşturması istenen başlıca 5 meselenin teftişine yönelik kayıtları içeriyor. Midilli Adası'nın haraç vergilerinin teftiş edilmesi bunlardan ilkini oluşturuyor bu defterde de. Bu anlamda kadılar Osmanlı taşrasında vergilerin kanuna uygun olarak toplanıp toplanmadığını kontrol etmekle ve vergilendirme ile ilgili kanun dışı tasarrufları hükümet merkezine bildirmekle görevlendiriliyorlar. Bunun dışında başka hangi detayları bulabiliriz? Mesela Midilli'deki şap madeni çok erken bir tarih. Biz Midilli'deki şap üretiminin İstanbul'u beslediğini bilmekteyiz kaynak olarak. Fakat bu kaynak bize bunun çok daha erken tarihlere kadar getirilebileceğini ve bu faaliyetin orada sürdürüldüğünü de gösteriyor. O yüzden ana kaynak çalışmak metodolojik açıdan çok katkı sağlıyor sahaya diyebiliriz. Bu bölümle ilgili eklemek istediğin başka bir şey var mı? Son olarak Edremit Kadısı'nın kazaya defterinde de paşalar tarafından arz edilen meseleler de yer alıyor. Bir de kadının yine fonksiyonuyla Osmanlı Taşşası'nın yönetim kademesinde üstlendiği rolün ve detaylarını burada da görebiliyoruz. Bu anlamda da değerli bir çalışma. Bütün okuyucuları bunlardan şimdiden haberdar etmiş olalım meraklısı. Daha sonrasında bölümün altına bunların künyelerini de ekleyeceğiz. Oradan da doğrudan gidip bakabilirler. Tabii bu çalışmanın bir diğer ayağını popüler yayınlar oluşturuyor. Bu haftaki bizim gündemimize Atlas Tarihi girdi. Atlas Tarihi'nin Eylül Ekim 2024 ve sayısının da 87 olduğunu söyleyelim. Yeni bir dergi İmparatorluk Sarayı Topkapı konusuyla yayına çıktı. İçerisinde elbette ki çok fazla konu başlıkları var. Biz de yine biraz kapak konusunu izlemek istiyoruz. Topkapı Sarayı nedir? Ne zamandan itibaren kuruldu? Osmanlı yönetimi için nelerdi? Prof. Dr. Nevdet Sakaloğlu tarafından zaten sahanın uzmanı. Hem sarayla hem de Osmanlı Hanedanı ile ilgili de çok önemli eserleri var. Topkapı Sarayı ile ilgili de yeni şeyler de bize söylüyor. Bu minik yazıyı da biz yine küçük bir değerlendirme etrafında burada ele almış olalım. Neler söylersiniz? Topkapı Sarayı İstanbul'un 80'inin ardından Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılıyor. Topkapı Sarayı'nda da zaten 2. Beyazıt döneminden itibaren padişahlar orada tahta oturmaya başlıyorlar. Bu Topkapı adı nereden geliyor meselesine gelirsek de sarayın resmi adı eski kaynaklara göre yeni saray. Yani Türkçesi bu şekilde. Ama başka kaynaklarda da Sarayı Cedidiye-i Amire veya Sarayı Humayun diye de geçiyor. Zaten bu yazının herhalde en önemli paylaştığı hususlardan bir tanesi bu. Dikkatimizi çeken diyelim. Yani bilsek bu sarayın adını bugünkü ifadeyle Topkapı Sarayı diyebiliyoruz. Oysa o zaman da Topkapı Sarayı olarak adlandırılmıyor bu saray. Sarayı Humayun, Sarayı Cedidiye-i Amire gibi isimlerle anılıyor senin de söylediğin gibi. Peki Topkapı adı bu durumda nereden geliyor? Bu bir saray adından çok bir kafa adı aslında. O dönemde de kapının içi yanına birer top koymuşlar. Ve işte halk da bu yüzden Topkapı Sarayı adı vermiş. Aslında bu daha sonrasında belleğin oluşturduğu, kültürel belleğin oluşturduğu bir isim. Osmanlıların, yani tıpkı bugün Osmanlı Devleti diyoruz biz ama onlar kendilerini Devlet-i Aliye veya Devlet-i Ebed Müddet diyorlar. Bu biraz sonraki bir adlandırma diyebiliriz. Peki başka neler var? Nezdet Hocanın bize aktardığı. Hünkar sofası dikkatimi çekti. Harem-i Humayun bölümünde Kanun Sultan Süleyman tarafından yaptırılmış bu sofa. Bayramlaşma mekanı, bir merasim mekanı olarak kullanıyorlarmış. Tören alanı gibi. Onun dışında önemli noktalarından biri kafes penceresinin olduğu. Arkasında da Adalet Kulesinin bulunduğu kubbe altı. Bugünümüze de halen duruyor şu anda da. Burada görüşmeler yapılıyor. Katiller çok düzgün not alıyorlar burada. Aynı zamanda da bu notları sandıklara koyuyorlar. O dönemde tek belgesini bu şekilde kaybetmeyen İmparatorluk Osmanlı Sarayıymış. İstanbul yansa bile o belgeler duruyormuş. Padişahların sarayda nasıl yaşadıkları ile ilgili de pek bir şey yazmamışlar aslında. Sadece 3. Selim o zaman katili Ahmet Efendi'ye her gün ne yazıyorsan onu yazabilirsin. Bu da şu an günümüzde Türk Tarih Kurumu tarafından çıkarılmış ve çok da kalın bir kitap. Sadece 3. Selim hakkında ne yaptığına dair bilgiler var. Başka kimse kaleme almamış. Saray 1840'da terk edilir söyleniyor ama 1922'ye kadar da fonksiyonel olarak faaliyeti devam ediyor. 29 Ekim 1923'te zaten Türkiye Cumhuriyeti ilan ediliyor. 5 ay sonrasında da 3 Nisan 1924'te Bakanlar Kurulu kararlı ya da Topkapı Sarayı müzeye çevriliyor. Böylelikle de şunu da söylüyorum tabi ki ilk müzesi değil mi? Cumhuriyetin ilk müzesi Topkapı Sarayı diyebiliriz. O anlamda da önemli bir detay. Peki şimdi Atlas Tarih Belgesi'nin paylaştığı ve tespit ettiği, önerdiği bazı yeni kitaplar da var. Şöyle isimlerini de onları kısaca belirterek, ne diyelim, bibliografya kısmımızı tamamlamış olabiliriz Özge. Evet. Osmanlar ve Babi Müller adlı bir kitabımız var. Süreyya Faruk'un tarafından yazılmış olan bir eser. Evet. Onun dışında 5 tane daha kitabı bize öneriyor. Onlardan ilki nedir? Urfa'yı anlatan bir kitap. Ali Üzer'de hacılara da kucak açan efsane kent adı altında. Urfa kutsalmış şiir Edessa. Judah Benzion Seger tarafından yazılmış. Hepsi birikti. Onun dışında da Ali Ak Yıldız'ın yazdığı Şüphe Hayri Bey'in vefatı, intihami, cinayetini, Padişah'ın, katilin ölümün ardındaki sır başlığı altında. Evet. Polisiye severleri akademik bir yayıma, ne yapıyoruz, davet ediyoruz diyelim. Evet. Başka? Bu da yine aynı şekilde Ufuk Sakan'ın yazdığı bulut yayınları. Bir Türk kızının Amerika yolculuğu şeklinde. Küresellik İttifak ve Uygarlık Sorumsal'ı başlığı adı altında değerlendiriliyor. Önemli bir kitap var. Medici Ailesi. Tam da 16. yüzyılın ne diyelim kanuni dönemiyle çağdaş olduğu dönemde İtalya'da Floransa'da osyaya çıkmış önemli bir banka, tüccar, her şeyi söyleyebiliriz. Yani para kazanan bir aile. Onun bir çeviri kitabı var aileye ait. Nedir ismi Özge? Medici Ailesi, Medici Hanedanının Gizli Tarihi diye. Yine bir çeviri eser. Temmuz 2024 tarihinde. Medici Ailesi'nin mutlaka 16. yüzyıl tarih içinde zikretmeniz gerekir. Şöyle bir katkıları da var. Sanatsal açıdan da. Rönesans'ın hamileri olarak da adlandırılıyor bu aile. Gerçekten dönemin sanatçılarını koruyan, onları kendi saraylarında eserler vermeye teşvik eden isimler ve bunlara maddi kaynaklar sağlıyorlar. Dönemi içerisinde de önemli bir eğilim, bilinen de bir eğilim. Onların sayesinde pek çok eserim de bugüne kadar geldiğini ve oluşturulduğunu ifade edebiliriz. Başka? Bir de sanki bir eserimiz daha var. Bir Türk kızının Amerika yolculuğu gibi. Evet. Özge? Başka eklemek istediğin bir şey var mı? Bu kadar. Teşekkür ederiz katkılarınız için. Ben teşekkür ederim. Peki, dinleyicilerimize teşekkür ediyoruz. Buraya kadar bu sabırla dinledikleri için bir sonraki bölümde görüşmek üzere diliyoruz. Görüşürüz.

Other Creators