Home Page
cover of mehmetrauf
mehmetrauf

mehmetrauf

melisa bulutoğlu

0 followers

00:00-07:59

Nothing to say, yet

Audio hosting, extended storage and much more

AI Mastering

Transcription

Mehmet Rauf, the chief physician of Erzurum Hospital, tells a story in his diary. He was called to treat a sick elderly woman named Hacı Hanım. They developed a close relationship, and one day she revealed a secret. She used to be a governess in the mansion of a famous Pasha, Abdülsamet. His daughter, Hadiye, fell in love with a man named Raci and they ran away together. Hacı Hanım was worried about her safety and the money that was hidden in a book. She asked Mehmet to deliver a letter to the French post office in Galata and retrieve a response from Hadiye. If there was no response, Mehmet was to keep the book safe until they found Hadiye. The book contained Hacı Hanım's entire fortune, worth around 30,000 lira. Mehmet Rauf, Define Erzurum Hastanesi Başhekimi Şakir Feyzi'nin günlüğü. Erzurum, Mayıs 1923 Hayat, bu çetin ve karmaşık kudret. Bütün heybetine rağmen, tesadüf denilen oyuncakların elinde ne aciz, ne önemsiz bir durumdadır. İşte, mesela burada en azından birkaç sene için kurulmuş olan benim hayatım. Böyle bir oyuncağın elinde ziyan oldu. Hem başlangıçta ne kadar anlamsız, ne kadar önemsiz bir tesadüf. Bu sebeple altı aydan beri bulunduğum bu şehirde, daha birkaç sene için ikametim kesinken, beni bir haftaya kadar tekrar İstanbul'a, hem öyle bir macera hayatına atıyor ki, hayret etmemek mümkün değil. Bu girişten sonra hemen olaylara geçelim. Erzurum'a henüz gelmiş ve hastaneye yeni yerleşmiştim. Bir gün, bir hastaya çağırdılar. Orta hal bir evde, yaşlı bir hasta kadın. Hacı hanım diyorlar ve bütün komşuları hürmet ediyorlardı. Evinde bir ahretlikle yaşıyordu. Eşi bir emekli binbaşı, iki sene evvel vefat etmiş, onu yalnız bırakmıştı. Hafif bir zatüreden rahatsızdı. Dört beş defa gittim, tedavi ettim, iyi oldu, kalktı. Bu tedavi için bana çok minnettar oldu. Konuşma arasında, tabii birbirimizi tanıdığımız kadar, aramızda samimi bir muhabbet oluşmuştu. O bana oğlum der, ben ona valide hanım diye hitap ederdim. Aslında beş ay kadar geçti. Bundan on gün evvel, hacı hanım beni yine çağırttı. Eskimiş vücudu, bir gencin kolayca atlatabileceği zayıf bir hastalıkla bile baş edemiyordu. Ben metanetle yine tedaviye başladım. Her gün akşamüstü kendisine uğruyor ve hastalığın gidişatını takip ediyordum. Nihayet bir akşam kendisine ağırca dalmış buldum. Biraz sonra kendine geldi. Beni orada görünce, zaten her ziyaretimde teşekkürlere boğarken, bu sefer yine, Allah senden razı olsun oğlum, Allah seni ihya etsin, diye söylendi durdu. Sonra birdenbire, seninle biraz ciddice görüşmek isterim evladım dedi. Emrediniz efendim, diye karşılık verdim. Bana gösterdiğiniz insaniyet, size karşı o kadar derin bir minnet oluşturdu ki, nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyordum. Dün gece yine siz gittikten sonra, Allah razı olsun, ne iyi adam, diye düşünürken aklıma bir şey geldi. Bilmem düne kadar bunun için düşünmedim. Fakat dünya gailesi insanda akımı bırakıyor oğlum. Rahmetli Bey ile İstanbul'dan geldiğimiz günler daha gençtim. Olay da daha yeniydi. Uğraştım, uğraştım, durmadım, uğraştım. Sonra bir sonuç elde edemeyince, ben de ümitsizliğe kapıldım. Yavaş yavaş ihmal ettim, öylece bıraktım. Şimdi beni dinleyin oğlum, iş gayet mühim ve esrarlıdır. Ben, Abdülhamit'in paşalarından, istibdat sonlarında bakanlık yapmış ve öncesinde birçok valiliklerde bulunmuş meşhur Abdülsamet Paşa'nın konağında kahye kadındım. Paşa'nın hanımı ölmüş, bir kızı kalmıştı. Bütün dünyası bu kızdan, Hadiye Hanım'dan ibaretti. Bunun üstüne titrer, Hadiye Hanım deyince deli olurdu. Kızına iyi bir eğitim aldırıp, onu tam bir kadın yapmak için eve mürebbiyeler, piyanistler, muallimler doldurdu. Bu muallimlerden şeklini, tavrını hiç sevmediğim bir çerkez, uzun boylu, kemikli yüzlü bir Raci Bey vardı. Meğer Hadiyecik bunun şeytanına uymuş. Herifin yalnız babasının parası için gösterdiği sevgi ve ilgiyi kendisi için zannetmiş. Raci, kızı bir kere böyle elde edince Paşa'dan istemiş. Paşa bu teklifi büyük bir küstahlık sayarak reddetmiş. Paşa, kızını şehzadelere bile layık bulmazken böyle at hırsızlarına nasıl verir? Fakat herif kötü, soysuz, iblis bir şey olduğu için bir gün kızcağızı ihval edip kaçırmaz mı? Hem de nereye? Paşa'nın mutlaka bulup ele geçirerek kafasını ezeceğini bildiği için yakınlara değil, uzaklara, ta Fransa'ya götürmüş. Herifin amacı, ölüp de mirasına konuncaya kadar kızı vasıtasıyla babasının kuyruğunu sıkıştırıp bir taraftan para çekmek. Paşa bu harekete deli oldu. Hele Hadiye Hanım giderken Paşa'nın epeyce parasını da alıp götürdüğü için affetmedi. Paşa bu hareketi hiç affetmedi ama baba kalbi hiç durur mu? Aldığı haberler onu harap ediyordu. Racun'un, babasından ümidi kesince kıza kötü davranmaya başladığını öğreniyor, babalık gururu kırıldığından aldırmamak isterken şefkati izin vermiyor. Hasılı adamcağız cehennem denizlerinde sürükleniyordu. Bu esnada hürriyet ilan edildi. O günlerde Abdülhamid'in bakanlarına ne fena muameleler edildiğini bilirsiniz ya, Her gün bir konak basılıyor, bir paşa tutuklanıyor yahut yapılan baskı ve zorlama ile servetine el koyuluyordu. Bir gece uykumdan uyandırdılar. Paşa hazretleri istiyor dediler. Hemen uyandım, koştum. Esasen kendisinde kalp hastalığı vardı. Gece geç vakit kapının önünde uğultulu bir kalabalık peydah olmuş, paşa konağı basmaya geldiler zannetmiş. Kalbi tutmuş. Gerçi kalabalık çekilmiş ama paşa harap bir yerde kalmış. Ve ansızın ölmekten korkuttuğu için beni çağırtmış. Bana dedi ki, zannederim son saatlerimde bulunuyorum şehriyar. Hatta ölmesem de kurtulsam da bu herifler sağlam bırakmayacaklar. Bıraksalar bile paramı alıp beni ve kızımı sefaret içinde mahvedecekler. Paramı bankalara yatırmak bu gürültülü zamanlarda tehlikeli şey. Çaresiz kalarak bütün servetimi bir yere, bir köşeye sakladım. Bu paranın kızıma teslim edilmesini sağlamak için bir takım tedbirler aldım. Bunları sana bildireceğim. Senin sadakatinden eminim. Bu paranın yalnız hadiyenin eline geçmesini istiyorum. Bunun için söyleyeceklerimi harfiyen yerine getireceksin. Yastığım altından ciddi ve kalın bir kitap çıkardı. İçinden bir mektup aldı. Evvela bu mektubu yarın Galata'da Fransız postanesine götürüp taahhütlü olarak teslim edersin. Bunu hadiyeye yazdım. Fakat mektubun raci herifi tarafından elde edilmesi ihtimali üzerine işi olduğu gibi anlatamadım. Yalnız belli belirsiz bildirdim. 15 gün sonra yine o postaneye gidip şu kağıdı gösterir ve bu isme bir mektup gelip gelmediğini sorarsın. Şahadet cevap gelirse kızımdan demektir. Demek ki mektubumu almıştır. O halde onunla gizlice haberleşir ve buraya geldiği zaman bu kitabı ona verirsin. Paranın saklı olduğu yer bu kitabın içinde yazılıdır. Hadiye bunu alsın, derin derin, ince ince, dikkatlice okusun. Nerede saklı olduğunu anlar. Eğer hadiyeden bir cevap çıkmazsa bu kitabı sakın yabancılara teslim etme. Çünkü bugüne kadar topladığım bütün servetim hep oradadır. 20 bin kadar altın, birçok inci, pırlanta ve kıymetli taşlar var. Şöyle böyle 30 bin lira kadar bir şey. Sen eledinceye kadar kitabı sakla. Bir taraftan her yola başvurarak hadiyeyi ara. Bulmaya çalış. Bir gün elbette İstanbul'a geleceklerdir. Görür görmez ve bulur bulmaz kitabı kendisine teslim et.

Other Creators