black friday sale

Big christmas sale

Premium Access 35% OFF

Home Page
cover of Sesli Makale: Eşcinsel Aktivizmine İlişkin Sorular ve Eleştiriler (3)
Sesli Makale: Eşcinsel Aktivizmine İlişkin Sorular ve Eleştiriler (3)

Sesli Makale: Eşcinsel Aktivizmine İlişkin Sorular ve Eleştiriler (3)

GUWUSTEGUWUSTE

0 followers

00:00-06:35

İnsanların eşcinsel aktivizmini eleştirmelerinin birçok sebebi bulunmaktadır. Bu sebepler, farklı sosyal sistemler, kültürel inanışlar ve bireysel perspektiflerden kaynaklanmaktadır. İtirazlar genellikle dini ve kültürel değerlere, ahlaki ve etik endişelere ve sosyal değişim korkusuna dayanır; bu korku, yerleşik sosyal yapıları veya geleneksel normları sarsabilir. Bu serinin üçüncü bölümünde, eşcinsel aktivistlere yönelik önemli eleştirilere devam ediyoruz...

Podcasteşcinsellikguwuste.com

Audio hosting, extended storage and much more

AI Mastering

Transcription

The main ideas from this information are: - There are multiple reasons why people criticize the LGBTQ+ activism, including different social systems, cultural beliefs, and individual perspectives. - Critics often base their objections on religious and cultural values, moral and ethical concerns, and fear of social change. - There are claims that LGBTQ+ organizations are involved with prostitution and that scientific evidence supporting their cause is lacking. - The current psychiatric paradigms regarding homosexuality are criticized for being politically influenced. - The debate about whether homosexuality is a disease or not is based on politics, science, and societal factors. - The article aims to shed light on critical issues that individuals who value human dignity and freedom should know, without supporting the global elites or their agendas. Note: The summary has been edited for clarity and coherence. 3. Bölüm İnsanların eşcinsel aktivizmini eleştirmelerinin birçok sebebi bulunmaktadır. Bu sebepler, farklı sosyal sistemler, kültürel inanışlar ve bireysel perspektiflerden kaynaklanmaktadır. İtirazlar genellikle dini ve kültürel değerlere, ahlaki ve etik endişelere ve sosyal değişim korkusuna dayanır, bu korku, yerleşik sosyal yapıları veya geleneksel normları sarsabilir. Bu serinin üçüncü bölümünde, eşcinsel aktivistlere yönelik önemli eleştirilere devam ediyoruz. İlk konumuz emperyalist sistem pedofili, enses, zoofili ve robot seksi üzerinde de çalışıyor olmalarıdır. Küresel elitler, zoofili ve pedofili konusundaki tutumlarını haklı çıkarmak için bilimsel araştırmaları kullanıyor ve bunların normal duygusal eğilimler olduğunu iddia ediyorlar. Eşcinselliği kabul ettikleri gibi zihinleri de buna alıştırmaya başladılar. Avrupa'da Zeta ve René Jouan Derneği gibi kuruluşlar hayvanlarla cinsel ilişki içeren zoofilinin yasallaşması için kampanya yürütüyor. Avrupa'da pedofilik uygulamalar, reklamcılık, moda ve gösteri dünyasında çocuk modelliği de dahil olmak üzere uzun süredir yasaldır. Pedofilinin bir suç mu yoksa hastalık mı olduğu da tartışılıyor. Eğer bir hastalık olarak tanımlanırsa, suç olmaktan çıkarılabilir. Eğer bir cinsel yönelim olarak görülürse, toplumsal cinsiyet eşitliği bayrağı altında korunabilir. Küresel elitlerin çocuklara ve genç ergenlere yönelik cinsel duygu ve arzuları özgürlük kapsamında meşrulaştırdığını kabul edersek, bunu normal kabul edip etmeyeceğimizi düşünmek önemlidir. Bu durum çocukların istismarına yol açabilir, ruh sağlıklarını bozabilir, travmalara neden olabilir, özgüvenlerini kırabilir, öğrenme motivasyonlarını zayıflatabilir. 2. Eşcinsel örgütlerin fuhuş mafyası ile birlikte çalıştığı iddiaları ciddiye alınmalıdır. Eskiden eşcinsel olan ve şu anda eşcinsel hakları karşıtı bir grubun kurucusu olan Ertuğrul Tulpar, eşcinsel örgütlerin fuhuş endüstrisi ile çalıştığını söylüyor. Bunun bir suç olduğunu ve derinlemesine araştırılması gerektiğini çünkü hafife alınacak bir şey olmadığını söylüyor. 3. Bilimsel nesnellik açısından eleştirdir. LGBT bireyler, eşcinselliğin doğuştan, genetik ve hormonal faktörlerle ilişkili olduğunu ifade ediyorlar. Ancak, bilimsel çalışmalar eşcinsel bireyler ile heteroseksüel bireyler arasında belirgin bir genetik veya hormonal farklılık olmadığını ortaya koyuyor. Bilimsel objektiflik ve kanıtların tarafsız değerlendirilmesinin önemini vurguluyor. Bilimsel bulguları ataerkil bilim veya heteroseksist bilim olarak etiketlemek önyargılı ve bağnaz bir yaklaşım olabilir. Bu nedenle, önyargı ve bağnazlıktan uzak durmak adına, bu konuların yeniden değerlendirilmesi gerekmektedir. 4. LGBT'nin bilim felsefesinden eleştirisidir. Bilim, tıp, sosyoloji, psikoloji ve antropoloji gibi alanlar, ekolojik zenginliğin, biyolojik çeşitliliğin ve doğal kaynakların yok oluşuna odaklanarak emperyalist güçlerin araçları haline gelmiştir. Vücudumuzun sahipliği ve haklarımız gibi konulara yönelik önyargılı tutumlar, bilimsel yanıtlarda da kendini göstermektedir. Psikiyatri ve psikoloji, şok ve dehşet operasyonu gibi sömürgecilik amaçlarını meşrulaştırmak için kullanılmıştır. Bilimin despotizmi, bilimsel veri toplama, sonuç çıkarma, hipotez oluşturma, objektif fik ve bilimsel metodolojilerin uygulanması gibi süreçlerde açıkça görülür. Ve sosyal bilimler masum değildir, ancak tamamen reddedilmemelidir. Psikolojik çalışmalar, ideolojik bağımsızlıktan uzak, aksine siyasi bir boyuta sahiptir. Toplumsal cinsiyet konusunu, emperyalist-kapitalist etkiler altında çalışan bilim insanlarının araştırmaları bağlamında ele almak zordur. Bilimsel veri toplama ve analiz yöntemleri, objektif fik ve kullanılan metodolojiler de kritik bir değerlendirmeye tabi olmalıdır. Beşincisi, psikiyatri biliminin mevcut paradigmasının siyasallaşmasının eleştirisidir. Günümüz psikiyatrik paradigmaları, eşcinselliği bilimsel verilere dayanmaktan ziyade kişisel inançlar ve siyasi baskılar nedeniyle bir sorun olarak görmektedir. Eşcinselliği ciddi bir konu olarak ele almak yerine genellikle bir sınak olarak kabul eden bir alanın politikleşmesine yönelik bir eleştiri olarak değerlendirilebilir. Tarihsel, sosyolojik ve politik süreçlerden etkilenen mevcut psikiyatrik paradigma, bu alanda çalışanların kendi görüşlerini yansıtmaktadır. Eşcinselliği bir hastalık olarak görmeyen bu paradigmalar, eşcinsellik için bir sınak olarak kabul edilmektedir. Psikiyatri alanını yönetenlerin siyasi baskıları sonucunda ortaya çıkan bu durum, bu kişiler tarafından görmezden gelinmekte ve meslektaşlarından da aynı tutumu beklenmektedir. Genetikçiler ve psikiyatristler, homofobik damdalanma korkusuyla eşcinselliği bir hastalık olarak tartışamamakta veya üzerine araştırma yapamamaktadırlar. 6. Bilimsel kanıtların yetersizliği üzerine eleştirisidir. Eşcinselliğin bir hastalık olup olmadığı tartışması, siyaset, bilim ve toplum olmak üzere üç ana alana dayanmaktadır. Bilim, kanıtlar üzerine kuruludur ve toplumsal talepleri, gelenekleri veya sivil toplum kuruluşlarının isteklerini dikkate almaz. Örneğin, esrarın uyuşturucu olarak sınıflandırılması gerekip gerekmediği konusunda verilerin bilimsel olarak sağlanması ve siyasi ya da ideolojik baskılardan bağımsız olması gerekir. Eşcinsellik, birçok ülkede siyasi ve hukuki bir konu olarak ele alınırken, bu faaliyetler sosyal ve kültürel bir çerçevede gerçekleştirilmektedir. Eşcinsellik destekçisi aktivistler, uzmanlar ve politikacılar, Amerikan Psikiyatri Birliği'nin 1973 yılında eşcinselliği bir hastalık olarak görmediğine dair kararını referans alarak, eşcinselliğin doğuştan geldiğini savunurlar. Ancak, sosyokültürel ve politik faktörler bilimsel temeli etkileyip yönlendiriyorsa, tartışmanın odak noktası sosyokültürel ve politik boyutlara kayabilir. Eşcinsellik yanlısı gruplar, APA'nın ve onun DSM sınıflandırma sisteminin bilimsel kanıtların doğru kaynağı olduğunu iddia ediyor. Diğer sınıflandırma sistemlerinin de olduğu ve APA'nın sisteminin güvenilirliği ile geçerliliğinin dikkate alınmasının önemli olduğu belirtiliyor. Ancak, mevcut bilimsel kanıtlar ve resmi belgeler ışığında, eşcinselliğin bir cinsel yönelin bozukluğu veya akıl hastalığı olarak kabul edilip edilmeyeceği esas meseledir. Arkalarında küresel elitlerin olduğu LGBT kuruluşları ise, bu gerçekleri kamuoyundan saklamakta oldukça başarılıdırlar. Bu makale, insanlık onuruna ve özgürlüğüne değer veren her bireyin bilmesi gereken kritik meseleleri ele alırken, küresel elitlerin ve dünyanın dört bir yanına dağılmış işbirlikçilerinin yenilmez olduğu yanındasını oluşturmak değildir. Aksine insanlar izin vermediği müddetçe insanlık aleyhine olan büyük sıfırlama gibi hedeflerini, asla başaramayacakları gerçeğini ortaya koymaktır. VedatKat, Buste.com Kalk ve uyar, kötülüğe de dur de! Altyazı M.K.

Listen Next

Other Creators