Details
Nothing to say, yet
Details
Nothing to say, yet
Comment
Nothing to say, yet
The main ideas from this information are: - People may have different roles in society, but at their core, they all have the same desires and struggles. - Material possessions and external achievements are not as important for happiness as what a person has within themselves. - Inner richness and self-contentment are more valuable than wealth and fame. - True happiness comes from being self-sufficient and not relying on external factors. - The pursuit of fame and material wealth can lead to a lack of inner peace and contentment. - Self-reflection and solitude are important for personal growth and freedom. - Acceptance and non-judgment of others is essential for peaceful coexistence. - Recognizing and acknowledging our own mistakes and weaknesses is necessary for personal growth. Oku, anla, sorgula ve düşün. Okuduğum kitaplarda altını çizdiğim satırları sizinle paylaşıyorum. Arthur Chopin Arun, Yaşam Bilgeliği üzerine Aforizmalar kitabı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Sahnede biri prensi, bir başkası danışmanı, bir üçüncüsü hizmetçi ya da askeri ya da generali oynar. Ama bu farklılıklar yalnızca dış görünüştedir. İç dünyada böyle bir görünüşün çekirdeğinde herkeste aynı şey yatar. Eza ve cefa içinde yoksul bir komedyen. Yaşamda da böyledir. Bir kimse kendisi için neyse, yalnız başınayken ona eşlik eden ve başka birisinin ona veremeyeceği ve ondan alamayacağı şey neyse, açıkça bu onun sahip olabileceği şeyden ya da başkalarının gözünde olabileceği şeyden daha önemlidir. Bedensel ve zihinsel üstünlükler yavaş yavaş zamana yenilirler. Ancak ahlaki karaktere zaman bile dokunamaz. Seni dünyaya ödünç veren gündeki gibi kaçamazsın kendinden. İnsanın mutluluğu üzerinde ne olduğunun neye sahip olduğundan kesinlikle daha çok katkısı vardır. Birinin kendinde neye sahip olduğu, yaşamının mutluluğu açısından en önemli olandır. Bitmez tükenmez bir çalışma içinde, bir karınca gibi gayretle sabahtan akşama kadar zaten var olan zenginliğini daha da arttırmaya çalışanlar, yaşamın sonunda bu çabasının bir sonucu olarak gerçekten de bir yığın parası olmuştur. Bunu harcayıp bitirmeyi mirasçılarına bırakır. İç dünyası zengin bir insan, kendini ihmal etmemeye, dinginliğe ve kendi başına kalmaya yönelecektir. Çünkü bir kimse kendinde ne çok şeye sahipse dışarıdan o denli az şeye gereksinir. Mutluluk kendi kendine yetenlerindir. Sadece duyu organları ve onların verilerinin kavranması için gereken en alt düzeyde zeka etkinliğine sahip kişiye kaba insan. Başka bir ifadeyle kalas diyoruz. Şiir, sanatı ve felsefe ile bir entelektüel yaşam, salt can sıkıntısına karşı değil, onun yıkıcı sonuçlarına karşı da korur. İçine düşülen çok sayıda tehlikeye, musibete, yitime ve savurganlığa karşı bir koruma duvarı oluşturur. Örneğin, felsefen bana asla bir şeyler getirmedi ama çok şeyi benden uzak tuttu. Normal insan, yaşamından haz alması bakımından kendi dışındaki şeylere, mala, mülke, mevkiye, kadınlara ve çocuklara, arkadaşlara, topluma ve benzeri şeylere muhtaçtır. Yaşamının mutluluğu bunlara dayanır. Bu yüzden onları yitirdiğinde ya da onların kendisini aldattığını düşündüğünde yıkılır. Kendisiyle baş başa kalabilmek en değerli mülktür. Bir insan, istemeyi aklından bile geçirmediği malların yokluğunu kesinlikle duymaz. Zenginlik deniz suyu gibidir. Ne kadar çok içilirse o kadar çok susanır. Aynı şey ün içinde geçerlidir. Kendine dönmüş bir yaşam biçiminin, iç huzurumuz üzerindeki böylesine oldukça yararlı etkisi, bizi sürekli başkalarının gözü önünde yaşamaktan ve onların herhangi bir görüşünü dikkate almaktan uzaklaştırması ve böylelikle bizi kendimize geri vermesidir. Onur söz konusu olduğunda herkesin başvurabileceği en yüksek yargı makamı fiziksel şiddettir, yani hayvanlıktır. Kendisine yönelik her türlü çatlak sesi, daha yüksek çıkmasın diye anında boğmaya çalışan kişinin, kendi değeri hakkında zayıf bir görüşü var demektir. Ün ve Onur ikiz kardeştirler. Ün, ölümlü Onur'un ölümsüz kardeşidir. Onur, herkesin kendisine açıkça atfedebileceği, Ün ise hiç kimsenin kendi kendine atfedemeyeceği özelliklere ilişkindir. Bir kimseye henüz yaşarken bir anıt dikmenin, kendisine ölümünden sonra güvenilemeyeceğinin açıklanması anlamına gelir. Bir insanın durumu mutluluğuna göre değerlendirmek isteniyorsa, onu hoşnut edenin değil, canını sıkanın ne olduğunu sormak gerekir. Çünkü bu ikincisi kendi başına ne denli alsa, insan o denli mutludur. En büyük eylemleri gerçekleştirirken ya da ölümsüz yapıtlar yaratırken bunların böyle olduklarının bilincinde değilizdir. Tersine o anda sadece doğru olduklarını biliriz. Ama daha sonra kendi bağlamı içinde bizim tüm karakterimiz ve yeteneğimiz ışıldayarak öne çıkar. Bugünkü günün yalnızca bir kez geldiğini ve bir daha asla gelmeyeceğini sürekli aklımızda bulundurmalıyız. Oysa bugünün yarın yeniden geleceği konucusuna kapılırız. Ne var ki, yarın bir başka gündür ve o da yalnızca bir kez gelir. İnsan sadece yalnız olabildiği sürece bütünüyle kendisi olur. Demek ki yalnızlığı sevmeyen özgürlüğü de sevmez. Çünkü insan ancak yalnız olduğunda özgürdür. Düşünsel zenginlik taşıyan konuşmalar ya da düşünceler yalnızca düşünsel zenginliğe olan topluma aittirler. Sıradan toplumda bundan adeta nefret edilir. Çünkü sıradan toplumun hoşuna gitmek için kesinlikle sığı ve böl olmak gereklidir. Bir insan kendine ne çok şeye sahip olursa, başkaları onun için o kadar az şey ifade eder. Sıradan insanlar için başkalarına katlanmak, kendi kendilerine katlanmaktan daha kolaydır. Tam bir insan olan kişi kusursuz bir insandır. Bir parça değil ve bu yüzden kendisiyle yetinir. Kendi başına küçük bir dünyadır ve ötekilerin ancak bir arada oluşturdukları şeyi o kendi bilincinin bütünlüğü içinde oluşturur. Yalnızlıkla zamanında dost olan hatta onu seven birisi bir altın damarı bulmuştur. Ama asla herkes bunu bulamaz. Toplum bir ateşe de benzetilebilir. Akıllı kişiler uygun bir uzaklıktan ısınır ama içine düşmezken, budala kişi önce kendini yakıp sonra da yalnızlığın soğukluğuna sığınır ve ateşin yakıcılığından şikayet eder. Zaten olmuş yani artık değiştirilemez bir kötü olay karşısında, insan daha çok oğlu hasta yatarken Yahuvaya aralıksız yalvaran ve yakınan ama oğlu öldüğünde ise parmakları da bir kez çıklatan ve bir daha bu konuyu düşünmeyen kral Davud gibi davranmalıdır. İyileştirici bir kendi kendini terbiye edişte, açık açık işlediğimiz hataları, adetimiz olduğu üzere kendi kendimize bağışlamaya, mazur göstermeye ya da küçümsemeye çalışmamalı, gelecekte ondan kaçınma amacını sağlamlaştırmak için bunu itiraf etmeli ve tüm büyüklüğüyle gözümüzün önüne sermeliyiz. Dışarıdan gelen baskıdan ancak kendimize uyguladığımız baskıyla kurtulabiliriz. Seneka'nın sözü bunu anlatır. Herkese boyun eğdirmek istiyorsan kendin atla boyun eğmelisin. Dışarıdan gelen baskıyı kendimize uyguladığımız baskıyla engellemek ilgecedir. İnsanın enerjileri kullanılmak ister. Ve insan bunların başarısını bir biçimde algılamak ister. İnsanın enerjileri kullanılmak ister. Ve insan bunların başarısını bir biçimde algılamak ister. İnsanın enerjileri kullanılmak ister. Ve insan bunların başarısını bir biçimde algılamak ister. Ancak bu açıdan en büyük doyum bir şeyler yapmakla, ister bir sepet, ister bir kitap olsun, bir şeyi tamamlamakla sağlanır. Ancak bu açıdan en büyük doyum bir şeyler yapmakla, ister bir sepet, ister bir kitap olsun, bir şeyi tamamlamakla sağlanır. Ancak bu açıdan en büyük doyum bir şeyler yapmakla, ister bir sepet, ister bir kitap olsun, bir şeyi tamamlamakla sağlanır. Ancak bu açıdan en büyük doyum bir şeyler yapmakla, ister bir sepet, ister bir kitap olsun, bir şeyi tamamlamakla sağlanır. Ancak bu açıdan en büyük doyum bir şeyler yapmakla, ister bir sepet, ister bir kitap olsun, bir şeyi tamamlamakla sağlanır. İnsanın bir yapıtın her gün kendi ellerinde geliştiğini ve sonunda tamamlandığını görmesi, ona dolayısız bir mutluluk verir. İnsanın bir yapıtın her gün kendi ellerinde geliştiğini ve sonunda tamamlandığını görmesi, ona dolayısız bir mutluluk verir. Bir kişinin varlığını bütünüyle yargılarsak, onun bizi ölümcül bir düşman olarak görmekten başka seçeneği kalmaz. Bir kişinin varlığını bütünüyle yargılarsak, onun bizi ölümcül bir düşman olarak görmekten başka seçeneği kalmaz. Bir kişinin varlığını bütünüyle yargılarsak, onun bizi ölümcül bir düşman olarak görmekten başka seçeneği kalmaz. Bir kişinin varlığını bütünüyle yargılarsak, onun bizi ölümcül bir düşman olarak görmekten başka seçeneği kalmaz. Çünkü kendisi değişmez olduğu halde, biz onun var olma hakkını ancak bir başkası olması koşuluyla tanımak istemekteyizdir. Bu yüzden, insanlar arasında yaşayabilmek için herkesi olduğu gibi kabul etmeli ama ne değişmesini ummalı ne de onu olduğu hali için yargılamalıyız. Bu yüzden, insanlar arasında yaşayabilmek için herkesi olduğu gibi kabul etmeli ama ne değişmesini ummalı ne de onu olduğu hali için yargılamalıyız. Bu yüzden, insanlar arasında yaşayabilmek için herkesi olduğu gibi kabul etmeli ama ne değişmesini ummalı ne de onu olduğu hali için yargılamalıyız. Bu yüzden, insanlar arasında yaşayabilmek için herkesi olduğu gibi kabul etmeli ama ne değişmesini ummalı ne de onu olduğu hali için yargılamalıyız. Bu yüzden, insanlar arasında yaşayabilmek için herkesi olduğu gibi kabul etmeli ama ne değişmesini ummalı ne de onu olduğu hali için yargılamalıyız. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Tanıdıklarımıza ve iyi dostlarımıza ancak önemli zaman aralıklarından sonra görünmek akıllıcadır. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. Hiç kimse kendinden fazlasını göremez. İnsanla ya da bir bıçağa ya da çatala ya da başka herhangi bir şeye sarılıp da ritimli bir biçimde vurmayan ya da tıngırdatmayan insan kazanır. Bu kişi muhtemelen herhangi bir şeyi düşünüyor demektir. Yüz seçkin kişi arasında benim saygımı bir şeyi beklerken yani bir şeyle uğraşmadan otururken hemen eline geçen herhangi bir aletle örneğin bastonuna ya da bir bıçağa ya da çatala ya da başka herhangi bir şeye sarılıp da ritimli bir biçimde vurmayan ya da tıngırdatmayan insan kazanır. Bu kişi muhtemelen herhangi bir şeyi düşünüyor demektir. Birisi kendisinin benim için benim onu olduğumdan daha gerekli olduğu düşüncesine kapılırsa hemen nazını çekmek zorunda olduğumu düşünür ve nezaket sınırlarını geliştirmeye çalışır. Sonra küstah ve katlanılmaz bir kişiyle yüzleşir ve nihayetinde de onu yitiririz. Birisi kendisinin benim için benim onu olduğumdan daha gerekli olduğu düşüncesine kapılırsa hemen nazını çekmek zorunda olduğumu düşünür ve nezaket sınırlarını geliştirmeye çalışır. Sonra küstah ve katlanılmaz bir kişiyle yüzleşir ve nihayetinde de onu yitiririz. Eğer bir kimse yaşamın küçük gündelik olaylarında ve ilişkilerinde başkalarını dikkate almadan davranıyor, salt kendi yararını ya da kendi rahatını başkalarının zararına arıyorsa, bunun için gereken her şeye uyum sağlıyorsa, onun yüreğinde adaletin yer almadığına, yasanın ve şiddetin elini bağlamadığı durumlarda alçak bir herif olacağına inanılmalı ve ona artık eşiğin ötesinde güvenilmemelidir. İlişki kesilen bir arkadaşla yeniden barışmak bir zayıflıktır. Bu zayıflığın cezası, bu arkadaş ilk fırsatta tam da ilişkinin kesilmesine neden olan şeyi yeniden, üstelik kendi vazgeçilmezliğinin bilincinde olarak daha da bir pervasızlıkla yaptığında ödenir. Herkes başkasında kendisinin her türden suçlarını, hatalarını, kötü davranışlarını ve çirkinliklerini açıkça gördüğü bir ayna bulur. Ancak çoğu durumda bu ayna karşısında bir başka köpeğin olduğunu zannettiği için aynaya havlayan bir köpek gibi davranır. Gümüş yerde kağıt paranın dolaşımda olması gibi, dünyada hakiki saygının ve hakiki dostluğun yerine bunların dışsal gösterimleri ve olabildiğince doğalmışçasına taklit edilmiş jestleri geçerlidir. Dürüst bir köpeğin kuyruk sallamasına böylesi yüzlerce gösterimden ve jestten daha çok değer veririm. Gümüş yerine kağıt paranın dolaşımda olması gibi, dünyada hakiki saygının ve hakiki dostluğun yerine bunların dışsal gösterimleri ve olabildiğince doğalmışçasına taklit edilmiş jestleri geçerlidir. Dürüst bir köpeğin kuyruk sallamasına böylesi yüzlerce gösterimden ve jestten daha çok değer veririm. Nezaket akıllılıktır. Bunun sonucunda nezaketsizlik aptallıktır. Nezaketsizlik yüzünden gereksiz yere ve bile bile düşman kazanmak, tıpkı insanın kendi evini kuldaklaması gibi çılgınlıktır. Çünkü nezaket oyuncak paralar gibidir. Açıkça sahtedir. Bununla tasarruf etmek akılsızlık kanıtıdır. Bununla tasarruf etmek akılsızlık kanıtıdır. Buna karşılık onu cömertçe kullanmak akıllılık kanıtıdır. Zekamızı söylediğimiz şeylerle değil, üzerinde sustuğumuz şeylerle ortaya koymamız daha iyidir. Birincisi kibir, ikincisi ise akıllılık konusudur. İkincisi sürekli bir yarar getirirken biz çoğu kez birincisinin sağladığı geçici doyumu tercih ederiz. Biz çoğu kez birincisinin sağladığı geçici doyumu tercih ederiz. Vurgulama yapmadan konuş. Bilgelerin bu eski kuralı, insanın ne söylediğinin anlaşılmasını ötekilerin aklına bırakmasını amaçlar. Vurguyla konuşmak demek, duygularla konuşmak demektir. Bu durumda her şey tersine döner. Bir tehlikeyi fedakarlıklarla önlemeye çalıştığımızda, bu tehlike olayların öngörülemeyen bir aşamasında geçer ve şimdi feda edilen şeyler yitirilmiş olmakla kalmaz, onlarla sağlanan değişiklik artık olayların değişmiş durumunda bir dezavantaj olur. Bu yüzden aldığımız önlemlerde geleceğe çok müdahale etmemeli, soğukkanlılığımızı korumalıyız. Yüreklilik, gözü karalık biçimde yozlaşabilir. Dünyada varlığımızı sürdürebilmemiz için biraz ürkeklik de gereklidir. Yaşlılıkta mutsuzluklardan korunmak, gençlikte ise onlara katlanmak daha iyi başarılır. Genç olduğumuz sürece bize ne söylenirse söylensin, yaşamın sonsuz olduğunu sanır ve bu yüzden zamanı çarçur ederiz. Gençliğin gözüyle bakıldığında yaşam sonsuz uzunluktaki bir gelecektir, yaşlılık gözüyle ise oldukça kısa bir geçmiştir. Bir kimsenin kendinde neye sahip olduğu, ona hiçbir döneminde yaşlılığında olduğundan daha çok iyilik getirmez.