black friday sale

Big christmas sale

Premium Access 35% OFF

Home Page
cover of güray
güray

güray

Edebiyat Burada

0 followers

00:00-21:05

güray

Voice Overspeechclickingnarrationmonologuemale speech

Audio hosting, extended storage and much more

AI Mastering

Transcription

TUTKU is an unmarried elderly actress who lives alone. She finds comfort in her solitude, but also longs for companionship. Her daughter, Tutku, visits and shares her plans to accept a job offer in Moscow, leaving her fiancé, Berke, behind. Tutku seeks her mother's advice, but her mother encourages her to follow her own heart. Tutku ultimately decides to stay and pursue her career. Years later, Tutku's mother reflects on their conversation and realizes she made the right decision. TUTKU Kadın tiyatrocu, yaşlı, hiç evlenmemiş. Bunlar bir öykü için yeterli sayılabilecek özellikler. Ben size anlatacağım ve aslında öyküyü bütün dikkatinizle baktığınız zaman beni görmememiz mümkün. Ben aslında yokum diyebilirim. Ama anlatı var. Anlatıldığı için değil, var olduğu için var. Yaşlı kadın ve hayatındaki tüm sırlar gibi biraz önce markete girdi ve ben onu anlatmaya markette sepetini attıklarından değil, yalnızlığından başlamak istiyorum. Yalnızlığı yıllarca durmaksızın yaşandığı ve alışıldığı için artık sadece huzur veren bir yalnızlıktı. Pencerede oturmasına, eski şarkılar dinlerken dalıp gitmesine, çiçekleriyle konuşmasına sebep oluyordu. Genç bir kızın yalnızlığı gibi kalbini parçalamıyordu. Acıya değil, hüzne dairdi. Keskin değil, ağırdı. TUTKU Kızının adı. 26 yaşında, geçen ay doğum gününü kutladı. Arkadaşlarıyla olmayı tercih etti. Dışarıdaydı. Yaşlı kadın ona bakınca mutlu oluyor. Kızın bunu anlaması mümkün değil. Sevildiğini bilerek seviyor. Eğitimli, duygulama. Bunu anlaması mümkün değil. Bir anne için çocuğunun safi mutluluk olduğunu bilmesi söz konusu değil. Şiir de böyle, edebiyatta. Okuyor çoğunlukla ve sorulursa böyle bir cümle kurabilir. Çocuk anne için mutluluğun kendisidir diyebilir ama dediğini anlatması için iki metre mesafeden çocuğa bakması gerekiyor. Tutku iyi huylu, iyi yetiştirilmiş bir genç. Öyküde gerekli görmediğimiz için anlatmadığımız market alışverişinden bir gün önce geldi Tutku'nun annesinin evine. Öykünün nitelikli başlangıcı sayılabilir o an. Tutku kapıyı çaldı. Kapı zilini. Eski tip kapı zili. Kırmızılı ışıklı gözleri olan pirinçten aslan kafası. Düğmeyi basılı tutunca gözler sönüyor. Yaşlı kadın araladı kapıyı. Zincir takılı, aralıktan bakıyor. Beni mami diyor Tutku, epeyce şirin. Yaşlı kadın neşeyle açıyor kapıyı. Sarılıyorlar. Geç içeri diyor kadın sonra. Geçiyor içeriye genç kız. Oturdular dizdize. Niye gelmiyorsun hiç dedi anne kızına. İnsaf dedi kız annesine. Yapma anne, üç gün önce bendeydin daha. Hem şimdi de buradayım. Sonra yemek yediler, sonra çay içtiler, sonra sohbet ettiler, sonra bir şeyler daha oldu. Sonra ya da önce ama akşamın bir yerlerinde anlattı derdini Tutku annesine. İşimde mutluyum anne biliyorsun. İşinde mutluydu ve annesi bunu biliyordu. Üç yıldır üniversiteyi bitireli beni çalışıyordu orada. Geliri iyiydi. Ama durmak bilmiyordu insan. Zaman çok değişmişti öyle diyordu yani. Sizin zamanınızdaki gibi değil anne. Çok değişti her şey. Dur durak yok artık. Hemen karar vermek gerekiyor. Hemen uygulamak gerekiyor. Ben mesela şimdi nasıl desem evet çok mutluyum ama kariyer diye bir şey var sonuçta. Ne için okuduk o kadar ve bu işte neden bu denli çaba sarf ediyoruz. Bazı günler akşama on oluyor. Ben farkında değilim. Bunun için işte yükselmem gerek istiyorum bunu. İstiyordu bunu birkaç dil biliyordu. Büyükokullardan birinde okumuş. İyi dereceyle bitirmişti okulunu. Daha yüksek gelir için miydi değildi. Payı vardı elbette ama budur denilecek bir şey değildi. Ama Berke'yi de seviyorum. Berke Tutku'nun sözlüsüydü. Birbirine söz vererek söz vermişlerdi. Okuldan beri birlikteydiler. Sevgi vardı işin içinde. Aşk vardı. Bıçağın olmazsa olmazı olan mantık da vardı. İyiydi her şey. Ta ki. Tarife ettim. Duydun mu anne? Doğu Avrupa sorumlusu yapmak istiyorlar beni. Önce 3 ay yetim göreceğim tabii. Biraz gezdirecekler beni. Zaten tanıdığım insanlarla vakit geçireceğim uzun uzun. Oralarda ve tanıyacağım onları daha detaylı. Sonra da işin başında olacağım. Şimdikinden farklı değil aslında. Sadece orada olmam gerekiyor. Moskova'da yani. Ama burada değil yani sonuçta. Ben de ne bileyim. Yardım et anne. Berke gelemez oralara. Onun işi burada. Çok da iyi. Memnun. Sonra ne bileyim. Keyfi değil yani atama sonuçta. İstifa etmesi lazım başka bir yere gitmek için. Benimle gelmek için. Yardım et anne lütfen. Ne yapacağım ben? Yaşlı kadın gülümseyerek baktı tutkusuna. Ödüllerle dolu bir masaydı gördü. Salonun uzak ucunda pırıl pırıl yepyeni. Yılları bir anda geriye döndürüverir gibi. Tutkun hangisi tatlım? Dedi titreyen sesiyle kadın. Tutku hayatındaki iki güzel şeyin arasında bulunmanın lütfu ve şımarılmış baktı annesinin yaşlı gözlerine. Başını eğdi. Sonra tekrar baktı. Berke'yi de çok seviyorum dedi. Kal o zaman dedi annesi. Ama böyle bir fırsat çıkmayabilir bir daha karşıma dedi tutku. Sen kendisinin kal demesine hazırlamış gibi kendisini. Berke'den de bir tane daha çıkacak yani karşıma nasıl olsa diyorsun dedi yaşlı kadın tebessüm ederek. Hayır ama dedi genç kız. Anne hayat çok acayip bir şey. Belki evlenip bir yıl sonra boşanacağız bilemeyiz. Ben bu işi bilmiyorum. Çok başka olacak her şey. Sen kararını vermişsin tutkum dedi yaşlı kadın. Bana boşuna soruyorsun. Hayır sen kendi düşünceni söyle lütfen. Bunu istiyorum. Sen olsan ne yapardın dedi genç kız. Sen ben değilsin. Ben sanatçıydım. Sen sekapitalistsin demedi yaşlı kadın. Bunun yerine sadece. Sen ben değilsin yavrum. Hayattan beklentilerimiz farklıydı ama. Bence sen Berke'yi tercih etmelisin dedi. Genç kız annesinin tutkularından dolayı kendisine vereceğini düşündüğü cevabı alamamanın hayal kırıklığıyla baktı yaşlı kadının yüzüne, gözlerine. Beni anlamıyorsun dedi. Beni anlayacağını düşünmüştüm. Hatta sonrasında öykünü salayiyeti açısından anlatılmasına gerek olmayan küçük tartışmalarda yaşadılar. Tutku daha geç çıkmayı tasarladı annesinin evinden daha geç olmadan ayrıldı. Küs bir kızdı ayrılırken ama pek mutlu olduğu da söylenemezdi. Nihayetinde annesi geri çekilmişti sonra. Ne geliyorsa içinden filan demişti ama tutkunun ihtiyaç duyduğu şey en başında annesinin vermek istediği karara onay vererek içini rahatlatması. Tutkunun içindeki çatışmalar daha başlamadan onları ortadan kaldırmasıydı. Olmadı bunlar. Bir ev arkadaşıyla beraber yaşadığı şehrin öteki ucundaki evine gitmek için kendi çalışmasıyla satın aldığı arabasına doğru yürümek gayesiyle çıktı. Yaşlı annesinin kendisinden daha yaşlı evinden. Yaşlı kadın kızı gittikten sonra kulakları alkış sesleriyle dolarak ödülerini temizledi, sildi onları, dokundu onlara, tebessüm etti. Erkenden yattı ve bir rüya gördü. Hocadan sahneyi izliyor. Sahnede kendisi var. İzleyen de kendisi oynayan da. Garipsemiyor. Sanki böyle olacağını biliyormuş gibi tebessüm ediyor ve seyreden kendisinin dudakları o kadar kurumuş ki çatlıyor. Kan. İzleyen kendisi kapatıyor gözlerini. Oynayan kendisi dudaklarını temizliyor. Pamukla kanı siliyor ve devam ediyor görevine. Oyuna yani. Oynamaya devam ediyor. Bu sefer sahne evinin küçük odası. Zaman 27 yıl öncesi. Nasıl genç. Yüzü parlıyor, gözleri ışılıyor ve pırıltısının farkında. Güvenli, huzurlu ve mutlu. Küçük roller almış. Sahneye çıkıyor, beğeniyorlar onu. Umut var sende diyorlar. Aslında geç bile ama geç başladığı için, birden uyandığı için, yaşı 24, 3 yıldır çıkıp iniyor o merdivenlere. Perdenin arkasında prova yapıyor, ezber yapıyor. Dünyam genişliyor. Hayır, benim dünyam gibi oldu, dünya genişliyor. Zenginleşiyorum sanki. Annesine söylüyor bunları küçük odada. Arkadaşlarından bahsediyormuş biraz önce, derslerden bahsediyormuş, provalardan. Yemekhanenin yemekleri güzelmiş. Bunlar bin defa konuşulmuş daha önce ama hayat böyle bir şeymiş. Yaşadığın ve bildiğin şeyleri tekrarlar dururmuşsun. Sohbette böyle bir şeymiş nihayetinde. Annesi de gençliğinden bahsediyormuş. Çay da içiyorlarmış. Belki bir yıl içinde daha büyük roller almaya başlarım filan diyormuş. Uçmuyormuş yani. Çıraklığını yapmadığı işin ustası olamayacağını biliyormuş. Kendisinin farkındaymış. Yeteneğinin de, acemiliğinin de. Akılsız arzunun kör, arzusuz aklın kısır olduğunu biliyormuş. Hayat böyle sürüyormuş. Metin terk edildiği zaman gözlerinin içine bakılarak ve omzuna el uzatılarak ve teselli niyetine Metin ol Metin denilebilecek adamlardan değil. Asil bir ruhu var. Ciddi, kendisinin farkında ve çalışkan. Sahnedeki kızın nişanlısı. Deli gibi sevmek moda o yıllar. Sırılsıklam aşık olmak. Sevişerek evlenmek. Temiz ifadeler bunlar. Cinsel ve tensel ifadeler değil. Aslında her şey yolundadır. Hava mevsim normallerini de seyretmektedir. Küresel ısınma icat edilmemiştir. Darbe yapılıp da milletin aklı, iyi diş edilir de birkaç yıl olmuştur. Karne sadece okularda verilen orta iyi pek iyi bir şey değil. Ekmek gibi de bir şeydir aynı zamanda. Kış baya sert geçtikten sonra, başlamıştır bu günler ve hep böyle gidecek gibi görünmektedir hayat. Metin bir gün iş çıkışı alır genç kızı provadan. Caddeye giderler. Kahvehaneye otururlar. Bu yaz evlenelim der Metin. Genç kız şaşırır. Böyle beklememektedir teklifi. Değim yerinde ise damdan düşer gibi. Ama gülümser. Çünkü sevinir de. Bilmem ki çok erken değil mi der. İş teklifi aldım der Metin. Bir şehir adı söyler. Orada başlayacağım der. İki ay sonra orada olmalıyım. Evlenelim gidelim. Genç kız yutkunur. Seviyordur ve Metin elinden çektiği zaman bu dünya bile gidililecek adamlardandır. Ama bir yıl kalmıştır. Okul bitecektir, roller, sahne. Tümle yarım kalmıştır içinde. Bir yılım var daha diyemez. Bahanesi saçma gelir kendisine bile. Şimdi olsa saçma gelmez. O zaman o yıllar saçma gelir. Gelemem ben der. O şehrin adını ekler cümlenin sonuna. Buradan ayrılamam. Hem daha çok erken. Hemen evlenmeyelim. Biraz sıkalım dışımızı. Yaz geliyor. Bu sene bitti gibi. Seneye de son sene. Hoşlanmaz Metin. Kalkar pastaneden. Evine bırakır genç kızı. Günler biraz da böyle geçer. Genç kızın içinde ne suyla ne nefes tutarak geçen bir hıçkırık gibi kaldı Metin'in isteği. Sonraki görüşmelerinde soğuktu genç adamın yüzü. Renksizdi. Tercih edilmediğini düşünüyordu. Farkında değildi. Üflese dağılacaktı genç kız. Okulundan çekse bırakacaktı her şeyi geride ama rica ediyordu. Bir yıl ver bana rica ediyordu. Bitireyim okulu. Küçük roller almaya başladım. Orada girerim tiyatroya. Belediye tiyatrosuna, özel tiyatrolara. Bakın ben bitirdim okulumu. Şimdi burada yaşayacağım. Evlendim çünkü. Beni aranıza alın derim der gibi duruyordu. Bir yıl müsaade et bana diyordu. Sen gitme. O da yaklaşamıyordu inceliğinden üstelik. İki ay geçti. Metin o şehre gitti. Otogardan genç kız uğurladı genç adamı. Parmağındaki yüzüğü sıkıyordu. Oynuyordu. Yüzük ateş gibi yakıyordu parmağını, parmaklarını. Avcunu. Yüzü bembeyazdı. Ben de gitmeliydim şimdi diyordum. Geçen hafta evlenmiş olmalıydık. Kolunu boynuma atmalıydım otobüsün dar koltuğunda. Pencereden bakıp ben yarım bıraktım. Okulumu düşürüp ağlamalıydım. Beni o teselli etmeliydi. Oysa şimdi o gitti ve ben içimdeki ateşle kala kaldım. Acaba eskisi gibi olacak mı her şey diye bakarak Ufka ağladı uzaklaşan beyaz otobüsün arkasından. Uzun uzun ağla ağla. Sonra zaman geçti. Okul kapandı. Tatil geldi. Yaz sıcağında Metin'in yanına gitti. Sonra döndü. Metin'in yaşadığı şehre gitti. Metin'i görmeye. Sonra döndü. Sonra zaman geçti. Metin'in evine, yeni düzenine gitti ziyareti. Sonra döndü. Her gidişinde biraz daha karanlık buldu sözlüsünün yüzünü. Her gidişinde biraz daha soğuk. Gülüyor, sarılıyordu, gezdiriyordu, anlatıyor ve dinliyordu ama her ziyaretinde biraz daha yabancılaşıyordu adam, uzaklaşıyordu. Görebiliyordu bunu genç kız. Son halde sahneye çıkışını anlatırken kuliste bacaklarının titrediğini, nefesinin kesildiğini, Metin'in yüzündeki ifadeyi fark ediyordu. Küçümser bir ifade. Eda hal tavır, neyse adı o. İçinde o en derin yerinde, en ince dal, çıt diye bir ses çıkarmaya bile çekinerek kırılıyordu akşam. Metin'i son kez ziyaret ettiği zaman o zamanın son akşamı. O gece sokuluyordu Metin'e. Aynı yatakta yatıyordu. Sabahında Metin kafası karışık uyanıyordu. Genç kızsa, pirupak. Bir daha hiç kimseye ait olmayacağını bilerek yalnızlık aktı kalbinin en kırılgan yerinde, terk ediyordu şehri ve Metin'i. İki gün sonra çıktığı sahnede, boş koltuklara bakarken ve görmezken onları tamir oluyordu yalnız kalbi. Tercih edilmemiş kalbi. Tercih etmediğini düşünerek kendini suçlayan ama sonra tercih edilmediğini anlayarak çıt diye bir ses bile çıkarmadan kırılan kalbinin en narin yeri. Bırakıp da giden değil, aslında kalandır terk edenin yanına. Belki de kızıp söylendiği gibi bırakıp da gidendir terk edeni ekliyor ve unutuyordu sonra bunları. Hamile olduğunu öğrenene kadar. Sonra savaş başladı. Metin aramadı hiç, gelmedi hiç. Önce aramasın istiyordu zaten. Döndükten sonra o son gece yanından bir daha hiç aramasın. Ama sonra ben onu arayamıyorum diye merak etmez mi? Aramaz mı insan diye sorar oldu kendisine. O geceden sonra insan hiç düşünmez mi? Bu kız neden aramıyor artık, gelmiyor artık diye kendisine sormaz mı diye sordu. Cevap yoktu. Metin'den haber çıkmadı bir daha. Metin'den haber çıkmazken bu olanların ardından kavga bile etmemişken Metin'den haber çıkmazken onu arayıp karnımda bir kalp atıyordu diyemezdi, denmezdi. Terk ettiğini sanıyorken terk edilmişti. Ama zaten terk edildiğini anladığı için terk etmişti. Ya da galiba hayat tam da böyle kişiydi. Bebeğini doğurdu. Adına tutku dedi. Ona tutku derken biraz Metin'i kastetti, biraz sahneyi kastetti. Bebek babasız öğrendi anne demeyi ve baba demeyi. İki bağının yan yana gelmiş hariydi baba. Bir anlamı yoktu. Sonra sabah uyanıyor genç kız yaşlı kadın olarak. Gözleri de kendisi gibi yaşlı. Gözünde ağlamış sanki. Kahvaltı masasında gözleri dalıyor sürekli ve düşünüyor. Tutku'yu getiriyor gözlerinin önüne. Onun ne yapacağını, ne yapması gerektiğini düşünmüyor hiç. Anlattıklarıyla kendisine ve geçmişine döndü. Çünkü vermesi gereken bir hesap var gibi hissediyor. Öğleden sonra kızına gitme kararı alıyor. Yol uzun sürdü. Şehrin öteki ucunda oturuyordu tutku. Evde yoktu üstelik. Ev arkadaşı açtı kapıyı. Selin. Şirin bir kızdı. Lafladılar biraz. Selin hayrandı yaşlı kadına. Gıpta ediyordu, saygı duyuyordu. Önünde kekeliyordu hatta konuşurken. Sinemayla ilgileniyordu. Ama sadece ilgileniyordu. Babası iş adamıydı. Şirketlerinden bir tanesini Selin ayırmıştı. Geleceğini o şekilde planlamıştı kızının. Selin işleri yürütebiliyordu şimdilik. Yaşlı kadın kızının gözlerinde olan şeyi Selin'in gözlerinde görmedi. Selin'in gözlerinde kendi kızının gözlerinde olmayan bir şey vardı. Selin'in gözlerinde kendi gözlerindeki şeye benzeyen bir şey vardı. Selin'in bu işte mutlu olmayacağını hatta işi yürütemeyeceğini anladı o an. Ama bir şey söylemedi genç kıza. Kahve içip tutkuyu beklediler. Tutku geldi sonunda. Annesini görünce şaşırdı. Bir şey oldu sandı önce. Sonra dünlerde isirküs gibi ayrıldıklarını hatırladı. Anladı ya da anladığını sandı. Annesinin kırgın ayrıldıkları için geldiğini düşündü. Selin ben sizi yalnız bırakayım şeklinde hayat bulan, filmlere layık bir nezakette kendi odasına geçince söze geçti yaşlı kadın. Dün tercihini Berke'den yana kullanman gerektiğini düşünüyordum. Sonra sen çok kızınca, işi istediğini gösterince ve benden güç almaya geldiğini anlayınca geri adım attım. Sonra gece biraz düşündüm. Suyundan bir yudum aldı. Duvardaki hoş tabloya baktı. Yol kıyısında boş bir bank, ağaç altında uzakta gölün karşı kıyısında başka ağaçlar. Belki de dedim hata olmayacaktır yapacağı. Neyi daha çok istediğini kendisi bilir. Benim de başımdan benzer bir şey geçmişti. Ben senin gibi karar vermesi gereken kişiyken birden aslında öyle bir durumda olmadığımı anlamıştım. Sonra ne bileyim, göl kıyısı hep iyi şeyleri çağrıştırır, dinlendirir, umut arındırır. Birazcık zaman istedim diye kendisini tercih etmediğimi sanıp sevgisini esirgeyecek bir sevgilim vardı. Ben ne olursa olsun benden vazgeçmeyecek bir adamım ardım. Öyle olmuyormuş. Göl kıyısı. Güzeldir göl kıyısı. Onun için değerli olmadığımı anlayınca göl kıyısına bakarak anlattı yaşlı kadın hikayesini. Tutku dinledi sonuna kadar. Kendi doğumuna kadar. Öfkelendi sonra annesine. Yaşlı kadın göl kıyısına bakarken mütebessim bağırıp çağırdı genç kız. Bana nasıl yalan söylersin, benden babamı saklarsın türünden alternatif olmayan ama klişe sorular yönü erkenlisini öfkeyle. Yaşlı kadın göle değil gölün kıyısındaki ağaca bakarak aslında o ağacın altında Roxanne'ın kollarındaki Cyrano'nun son nefesinde görerek ve son nefesinde söylediği son kelimeleri duyarak sustu ve gururum diyemedi kızına. Özür dilerim dedi onun yerine ayağa kalkınca. Seni babasız bıraktığım için. Yürüdü. Seçimin için yardımcı olayım dedi sonra durup. Ne berkeyi ne teklif edilen işi anarken gözlerinde o ifade yok. Hırs var. Bu yüzden istediğin tercihi yap. Bir şey değişmez diye ekledi. Hareket edemedi. Bir daha ekledi. Adın gibi değilsin yavrum. Başka şeyler bunlar. Kapıdan çıktı. Tutku'nun öfkesi geçince kendisine geleceğini birlikte portakallı kek yapıp çayla yiyeceklerini biliyordu. Ayrıca Tutku'nun bundan sonra kendisine hep bir adım uzak kalacağını ve içinden babasının kendisinden saklayan bu kadına ince bir kin duyacağını da biliyordu. Ayrıca bunların hayatı yaşamaya engel olmayacağını da biliyordu. O kendi penceresinden bakacak ve gördüğü şeyi hayatım diyecekti sonunda. Anlamayacaktı annesini. Çoktan unutmuştu. Anne neden hayatında hiç kimse olmadı? Anne sahneye nasıl bu kadar tutkulusun diye sorduğu günleri. Yaşlı kadınsa farkındaydı otobüs camından şehri seyrederek evine dönerken. Her şeyin uğrunda vazgeçilenler oranında değer kazandığını. Her şeyin uğrunda çekilen acı ölçüsünde değer kazandığını. Şimdi anlatıcı olarak yapmam gereken, yaşlı kadının evine döndüğünü ve hayatını devam ettiğini yazmak. Göl kıyısındaki ağaç duygusallığını ve Cyrano'nun son kelimesini hatırlatmak ve ardından hepinizin bildiği ve aşık olduğu tiyatro aktrisinin adını, yaşlı kadının adı diye söyleyerek heyecanlanmanızı ve tebessüm etmenizi sağlamak. Ama öykü bitti. Olmayacak bu. Onun evinin banyosunda aynaya yüzündeki kırışıklara bakarken gözlerinde yirmi yedi yıl önceki anlamı aynı anlamı gördüğünü söyleyemeyeceğim. Bu yüzden güldüğünü usulca, elini aynaya uzatıp sırrı camdaki yüzüne dokunduğunu ve sırada belki gözünün hafifçe yaşarıp

Listen Next

Other Creators